AleviSesi

Alevilik, Hz. Ali (a.s)'ın yolundan gitmektir.

Köşe Yazıları

Muharrem Ayına Girerken

Kerbela şehitleri ve Hz. İmam Hüseyin’in şanlı kıyamının yıldönümü olan Muharrem ayı ve Aşura günü yine yaklaşmıştır. Bütün Hz. Hüseyin âşıkları ve Kerbela’ya gönül verenler yine gözleri yaşlı ve gönülleri yaslı olarak Muharrem ayında İmam Hüseyin ve Kerbela şehitlerini anacak ve o şanlı kıyamın tarihe açtığı özgürlük ve hürriyet mektebinden alacakları ilham ile zalimlerin zulmüne boyun eğmeden insani değer ve erdemleri yaşayıp yaşatacaklar. Bunun için bu şanlı kıyamı iyice tanıyıp tanıtmalı yaşayıp yaşatmalıyız. Kerbela ve İmam Hüseyin’in kıyamının değişik ve farklı boyutlarını sunmadan önce bu kıyam incelenirken ve araştırılırken dikkat alınması gereken bazı temel ilkeleri sıralayacağız:

1-      İmam Hüseyin Allah’ın emriyle Peygamber tarafından onun getirdiği din, kitap ve insani değer ve erdemleri koruyup yaşatmak için seçilen Oniki İmamların üçüncüsüdür. Bundan dolayı Kerbela olayı İslam’ın evrenselliği ve kapsayıcılığı gibi evrensel ve kapsayıcıdır. Böylelikle belli bir kesim ve kitleye ait değildir. Hürriyet ve özgürlük aşığı ve hak taraftarı olan herkes bu kıyamı iyi tanıyıp onu yaşayıp yaşatmalıdır.

2-      İmam Hüseyin, Allah’ın haram kıldığı şeyleri helal ve helal kıldığı şeyleri harama çeviren Emeviler ve içki içen, kumar oynayan, zina yapan melun Yezit’le mücadele etmek için kıyam etmiştir. Bundan dolayı bu kıyamın hakkını ve İmam Hüseyin ve Kerbela şehitlerinin sıcak kumlara akan al kanlarına vefa borcumuzu en iyi şekilde yerine getirmenin yolu Allah’ın emrettiği şeyleri yapmak ve yasakladığı şeylerden uzak durmaktır. Altıncı İmamımız Hz. Cafer Sadık şöyle buyurmuştur: “Muhammed’in helali kıyamete kadar helaldir ve haramı da kıyamete kadar haramdır.”

3-      Muharrem ayı yas ve matem ayı, Aşura günü de yas ve matem günüdür. Bu ayda ve bu günde kutlama yapanlar gerçekte İmam Hüseyin’in düşmanlarının yaptığı işleri yapmaktadırlar.

Konunun daha iyi anlaşılması için Oniki İmamların hayatından bazı hadisler naklediyoruz:

Hz. Musa, Hz. Hızır’la görüşüp ondan ilim almakla görevlendirilince görüşmelerinde Hz. Hızır ilk olarak Hz. Muhammed’in Ehl-i Beyt’inin başına gelecek bela ve musibetleri anlattı ve her ikisi şiddetli bir şekilde ağladılar.

İbn-i Abbas’tan şöyle rivayet edilmiştir: “Zi-Kar”da Hz. Ali’nin huzuruna çıktım. Resulullah’ın imlası ve kendi hattıyla yazılmış olan bir sayfayı çıkarıp ondan bir miktarım bana okudu. O sayfada İmam Hüseyin’in makteli ve o hazretin nasıl şehit edileceği, kimin şehit edeceği, kimin ona yardım edeceği ve kimlerin onunla birlikte öldürülecekleri yazılmıştı. Bunun üzerine Hz. Ali çok şiddetli bir şekilde ağladı ve beni de ağlattı.

Oniki İmamların sekizincisi olan İmam Rıza konuyla ilgili şöyle buyurmuştur: ‘‘Cahiliye döneminde bile Muharrem ayında savaşmak haram bilinirdi. Ama bu ayda bizi kanımız yere döküldü, bu ayda bizim hürmetimiz ayaklar altına alındı, bu ayda kadınlarımız ve çocuklarımız esir alındı, çadırlarımız ateşe verildi ve içindekiler yağmalandı. Allah Resulü için bizim hakkımızda hiçbir hürmet bırakılmadı (onun bize olan yakınlığı bile bunlara yapmalarına engel olmadı). Gözlerimiz şişirildi (dövüldük). Gözyaşlarımız akıtıldı. Ve Kerbela’da üstün ve aziz olanımız zelil oldu ve kıyamete kerb/hüzün ve bela miras bıraktı. Öyleyse gözler Hüseyin gibi (yiğitlere) ağlasın. Çünkü Hüseyin için gözyaşı dökmek büyük günahları yok eder.”

Yine İmam Rıza buyurmuştur: “Muharrem ayı girdiği zaman babam İmam Musa Kazım’ın güldüğü hiç görülmezdi. On gün geçinceye kadar hep hüzünlü olurdu. Onuncu gün (Aşura) olduğunda ise o gün onun musibet, hüzün ve ağlama günü olurdu ve (ağladığı halde) şöyle buyururdu: “Bu gün öyle bir gündür ki Hüseyin öldürüldü!”

Yine Ümeyye oğulları -Allah onlara lanet etsin- bereket için yıllık azıklarını Aşura gününde evlerinde biriktirirlerdi; işte bu nedenle ‘ İmam Rıza’dan şöyle rivayet edilmiştir: ‘‘Kim Aşura günü (dünyevi) ihtiyaçlarının peşinden gitmeyi bırakırsa onun dünya ve ahretteki ihtiyaçları giderilir. Aşura günü kimin musibet, hüzün ve ağlama günü olursa Allah Azze ve Celle kıyamet gününü onun mutluluk ve rahatlık günü kılar ve bizimle birlikte cennete girerek gözü aydın olur. Ama kim Aşura gününü bereket ve evine bir rızık toplama günü olarak kabul ederse, onun o topladığı şeyin bereketi olmaz ve kıyamet günü Yezit, Ubeydullah b. Ziyad ve Ömer b. Saad ile birlikte hesaba çekilir ki Allah onlara lanet etsin ve onların cennetin en derin (en azaplı) yerine atsın!”

O halde Aşura gününde dünya işleriyle uğraşmamak, o günü ağlamak, yas tutmak ve mersiye okumakla geçirmek, ev halkından en değerli evlat ve akrabalarına matem tutuyormuş gibi İmam Hüseyin için taziye ve matem tutmalarını emretmek, adak vb. bir şeyle illa da o günde tutulması farz olan bir orucu yoksa o günde oruç niyeti etmeksizin yemek ve içmekten sakınmak, ikindiden sonra günün son vaktinde bir yudum suyla da olsa iftar etmek ve günü oruçlu olarak geçirmemek, o günde evde azık biriktirmemek, gülmemek, boş ve beyhude işlerle uğraşmamak, bin defa: Allah’ım! Hüseyin aleyhisselamın katiline lanet et! Demek gerekir.

İmam Rıza’nın sözlerinden, Aşura gününün fazileti ile ilgili Peygambere isnat edilen hadislerin uydurma oldukları anlaşılmaktadır. Zira Ümeyye oğulları bu uğursuz günü birkaç şekilde bereketli saymışlardır:

Birincisi; bugünde azık biriktirmeyi sünnet sayıp o azığı gelecek seneye kadar saadet ve mutluluğa, rızkın artmasına ve hoş bir hayat sürmeye sebep bilmişlerdir. Nitekim  Ehl-i  Beyt rivayetlerinde onlara karşılık olarak defalarca bu amellerden sakındırılmıştır.

İkincisi; yeni elbiseler giyip ailelerine yiyecek alarak, saç-sakallarını kısaltıp tırnaklarını alarak ve birbirleriyle görüşüp tebrik ederek bayram etmişlerdir.

Üçüncüsü; bugünde oruç tutmaya özen göstermişlerdir. Bu günde oruç tutmanın fazileti hakkında birçok hadisler uydurmuşlardır.

Dördüncüsü; bugünde dua etmeyi ve Allah’tan hacet dilemeyi müstehap bilmiş, bugün için fazilet ve menkıbeler uydurmuş, işin anlaşılmaması için birkaç dua düzenleyip günahkâr kişilere öğretmişlerdir.

4-      İmam Hüseyin kıyamının sebeplerinden bir tanesinin toplumda meydana gelen hurafe ve bidatler olduğunu vurguluyor ve insanları ve insanlığı bu hurafe ve bidatlerden kurtarıp yeniden Hz. Muhammed’in yolu ve Hz. Ali’nin çizgisine girmelerini sağlamak amacıyla Kerbela yollarına düştüğünü belirtiyor. Öyleyse bu şanlı kıyamın iyice anlaşılıp algılanması için bütün hurafe ve yanlış düşüncelerden temizlenmesi ve arınması gerekir. Yoksa İmam Hüseyin’in kıyamının hedefleriyle çelişmiş olur. Bu doğrultuda Kerbela kıyamı üzerine meydana gelen bazı yanlış anlaşılmaların düzeltilmesi doğrultusunda bilimsel çalışmalar yapılmalı ve doğru tarihi kaynaklara dayanarak bu kıyamın özellikleri ve onu yaşatmak amacıyla yapılması gerekenler belirlenmeli. Bizler toplumumuzda yerleşmiş olan bazı yanlış anlaşılmaları düzeltmek amacıyla bazı hatırlatmalarda bulunacağız.

a)      Muharrem orucu diye bir oruç yoktur. Kerbela olayı Kur’an’ın inmesinden yaklaşık 50 yıl sonra vuku bulmuştur ve bütün dini hükümler Kur’an’ın inmesinin son bulmasıyla tamamlanmıştır. Keza Muharrem orucu diye bir oruç ne Kur’an’da ve nede Oniki İmamlardan nakledilen hadislerde geçmemektedir. Evet, Muharremin birinci ve üçüncü günü oruç tutma ve bazı hadislerde de Muharrem ayının tamamını oruç tutma hususunda bazı hadisler Oniki İmamlardan nakledilmiştir ancak bunların Kerbela olayı ve İmam Hüseyin ve yarenleriyle bir bağlantısı yoktur.

Yine de Muhar­rem ayının dokuzuncu ve onuncu gününde oruç tutmamak daha uygundur; çünkü bu iki günde Emeviler İmam Hüseyin’i öldürmelerinden dolayı mübarek bir gündür diye oruç tutuyorlardı. İşte bu nedenle bugünün ve bugünlerde oruç tutmanın fazileti konusunda Resulullah’ın dilinden birçok hadis uydurmuşlardır. Hâlbuki Ehl-i Beyt kanalından bu iki günde, özellikle Aşura gününde oruç tutmayı kınayan birçok hadisler rivayet edilmiştir.

b)       Aşure çorbası gerçekte Aşura’yı yani On Muharremi, yani şanlı Kerbela kıyamını gölgede bırakmak amacıyla ortaya atılmış bir hurafedir. Oniki İmamların hiçbirisinden Aşure çorbasına dair bir açıklama ve detay bulunmamaktadır. Aksine İmam Hüseyin’in düşmanları Aşura gününde İmam Hüseyin ve 72 yarenini hunharca katlettiklerinden dolayı kutlama yapıp tatlı ve çorba dağıtmışlardır.

c)      Kerbela’da ondört tane masum çocuk öldürülmemiştir. Böyle bir şey hiçbir tarihi kaynakta geçmemektedir. Gerçek “Ondört Masum”, Peygamberimiz, Hz. Fatıma ve Oniki İmamlardır.

d)     Kerbela’da 24 bacıda şehit olmamıştır. Böyle bir olay da hiçbir tarihi kaynakta geçmemektedir.

e)      Aşura gününde farklı olayların olduğu ve bu günde on farklı Peygamberin veya Muharremin birinden onuna kadar on peygamberin çeşitli bela ve zorluklardan kurtuldukları hurafesi de Aşura ve şanlı Kerbela kıyamını gölgede bırakmak amacıyla uydurulmuştur. Eğer Aşura unutulur ve anılmazsa bu on peygamberin o sıkıntılardan kurtulmalarının da bir anlamı kalmaz. Zira Hz. Yusuf kuyudan kurtulunca, Hz. Yunus balığın karnından çıkınca, Hz. Nuh’un gemisi karaya güvenle oturunca onların tek hedefi Allah inancını ve insani değer ve erdemleri yaşatmak ve yeryüzüne yaymaktı. Eğer bizler bu gün onları anıp kutlama yapacağız diye Kerbela’yı unutup hedeflerinden şaşarsak ne Hz. Yusuf’un kuyudan kurtulmasının, ne Hz. Yunus’un balığın karnında çıkmasının, ne Hz. Nuh’un gemisinin karaya oturmasının…. bir değer ve anlamı kalmaz. Çünkü Kerbela olayı İmam Hüseyin’in kıyamı bu peygamberlerin izledikleri çizginin devamıdır. Hüseyin ve Kerbela yaşadığı sürece o olaylarda anlam ve mana kazanacak.

Cebeley-i Mekki isminde bir şahıs Hz. Ali’nin yakın ve özel ashabından olan Meysem-i Temmar’ın şöyle dediğini nakletmiştir: “Vallahi bu ümmet kendi peygamberlerinin torununu Muharrem ayının onuncu gününde öldürecek ve Allah düşmanları bugünü hayır ve bereket günü sayacak­lardır; bu iş olacaktır; Allah’ın ilminde bu haber daha vuku bulmadan önce vardır. Ben bunu efendim Hz. Ali’den  bana ulaşan bir ahitten biliyorum.

Cebele, “Hüseyin’in öldürüldüğü günü nasıl bereket günü edecekler?” diye sorunca, Meysem ağlayarak şöyle dedi: “Bir hadis uydurarak “Allah bugünde Hz. Âdem’in tövbe­sini kabul etti” diyecekler. Oysa Allah Teâlâ Âdem’in tövbesini Zilhic­ce ayında kabul etmiştir. Allah Teâlâ’nın bugünde Hz. Yunus’u balığın karnından kurtardığını sanacaklar, oysa Allah Teâlâ Yunus’u Zilkade ayında balığın karnından kurtarmıştır. Hz. Nuh’un gemisinin bugünde Cudi dağının başına oturduğunu sanacaklar, oysa Nuh’un gemisi Zilhicce ayının on sekizinci gününde karaya oturmuştur. Allah Teâlâ’nın bugünde denizi Hz. Musa’ya yardığını sanacaklar, oysa bu iş Rebi’ul-Evvel ayında gerçekleşmiştir…”

The following two tabs change content below.

Özgür ARAPOĞLU

Latest posts by Özgür ARAPOĞLU (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.