AleviSesi

Alevilik, Hz. Ali (a.s)'ın yolundan gitmektir.

Köşe Yazıları

İmam Mehdi’nin (a.s) Hayatına Bir Bakış

Hz. İmam Mehdi aleyhisselam Allah’ın seçtiği masum imamların on ikincisidir ve on birinci imam Hz. Hasan Askeri’nin tek çocuğudur. Bütün Aleviler/Şialar O’nun imametine inanarak, hayatta ve insanların gözünden uzak ve gizli olduğunu kabul ediyorlar. Hz. Mehdi, on iki imam dostlarının ümit kaynağı ve insanlığın yegâne kurtuluş vesilesidir. Bundan dolayı Mehdi âşıkları zor durumlarda ve darda kaldıklarında O’na sığınarak yardım diliyorlar ve zuhurunun çabuklaşması için gece gündüz Allah’a dua ediyorlar. Çünkü hadislerin buyurduğu üzere O hazret zulümle dolmuş olan yeryüzünü adalet ve insani erdemlerle dolduracaktır.
İmam Mehdi’nin adı Peygamberin adıdır  (Muhammed). Bazı hadislerde O hazreti ismiyle anmak yasaklanmıştır. Bundan dolayı Ehli Beyt mektebinin büyük âlimleri O hazretin adını zikretmiyor ve lakap ve künyeleriyle anıyorlar. İmamın başlıca lakapları şunlardır: Mehdi, Kaim, Hüccet, Bakiyyetullah, İmamı Zaman, Sahibe-z’Zeman ve Veliyi Asr (Çağın İmamı) olarak anmaktadırlar.
İmam Mehdi aleyhisselam Hicri Kameri 255 yılının Şaban ayının on beşinde Abbasiler döneminde gizli olarak dünyaya gelmiştir. Annesi zamanın Rum padişahının torunu olan ve Müslümanların eline esir düştükten sonra İmam Ali Naki aleyhisselam tarafından alınan ve serbest bırakılınca İmam Hasan Askeri ile evlenen Nergis (Nercis) hatundur ve kendisine Melike dendiği de söylenmiştir. İmam Mehdi’nin aleyhisselam anne karnındaki dönemi ve doğumu ile ilgili birçok keramet nakledilmiştir. Bunlardan bir tanesi şöyle; annesi ona hamileyken hamile olduğu belli olmuyordu. Çünkü Abbasiler babası İmam Hasan Askeri’yi askeri bir bölgede gözetim altına almışlardı ve İmam Mehdi’nin aleyhisselam doğmasını ve O’nu öldürmeyi bekliyorlardı.  Zira Peygamberimizin hadisleri uyarınca O bütün zalimlerin zulmünü kökünden kazıyacak ve tahtlarını alaşağı edecekti ve onlar bundan korkuyorlardı. Ancak Allah’ın bir vadi vardı ve bu hak bir vaatti. Bundan dolayı aynı Hz. Musa ve Hz. İbrahim gibi O’nun doğumunu da keramet ve mucizelerle donattı.
Hadislerde nakledildiği üzere ve yukarıda belirtilen sebeplerden dolayı İmam Mehdi aleyhisselam doğumundan itibaren gizlendi ve ailesinden ve İmam Hasan Askeri’nin bazı önde gelen sahabelerinden başkası O’nu göremedi.
İmam Mehdi’nin aleyhisselam fiziksel yönden ve ahlak yapısı olarak Peygamberimize benzediği, yüzünün nurlu ve sağ yanağında bir ben olduğu ve dişlerinin aralarının hafif açık ve yüzünde bir işaretin olduğu hadislerde gelmiştir. Allah’ın izniyle zuhur ettiği zaman da otuz- kırk yaşlarında, orta boylu, alnı açık, saçları alnına dökülmüş bir halde, geniş omuzlu, çatık kaşlı ve iri gözlü olgun bir insan olacağı belirtilmiştir.
İmam Mehdi aleyhisselam en son olarak babası İmam Hasan Askeri’ye cenaze namazı kılarken (Hicri Kameri 260) halk arasında görülmüştür ve bundan sonra gaybete çekilerek gizlenmiştir.
Oniki İmam kaynaklı hadis ve tarihlerden anlaşıldığı üzere İmam Mehdi’nin aleyhisselam iki gizlilik dönemi vardır. Gaybeti Suğra (kısa gizlilik dönemi) ve Gaybeti Kübra (uzun gizlilik dönemi). Kısa gizlilik dönemi insanları O hazretin gaybetine alıştırmak için olduğundan dolayı altmış dokuz yıllık bu sürede İmam Mehdi aleyhisselam bazı özel şahıslar aracılığı ile insanlarla irtibat kuruyordu ve bu yolla anların istek ve taleplerini karşılıyor ve karşılaştıkları dini, akidevi ve fıkhı sorularını cevaplıyordu.  Bu dönemde İmam Mehdi aleyhisselam ve insanlar arasında aracı olan kimselere “sefir”, “naip”, “bab” denmekteydi. İmam Mehdi’yle aleyhisselam görüşebilen ve sırasıyla bu görevi üstlenen bu sefirler dört kişiydiler ve insanların soru ve isteklerini İmama ulaştırıyorlardı ve O hazretten aldıkları cevapları onlara iletiyorlardı. İmam Mehdi’nin aleyhisselam verdiği bu cevaplara “tevgi/yazıt”  denmektedir. İmam Mehdi’nin aleyhisselam naipleri sırasıyla şunlardır:
1 – Ebu Amr, Osman b. Sait b. Amr Emuri: O, İmam Ali Naki ve İmam Hasan Askeri’nin sahabelerindendir. Nakledildiğine göre İmam Hasan Askeri’nin vasiyeti üzerine O hazreti vefatından sonra yıkamıştır ve kefenleyerek İmam Mehdi aleyhisselam babasına cenaze namazını kıldıktan sonra defnetmiştir.  Ebu Amr vefat edinceye kadar İmam Mehdi’nin aleyhisselam özel naipliğini üstlenmiştir.
2 – Ebu Cafer Muhammed b. Osman b. Said ( Ebu Amr’ın oğlu); Ebu Cafer’de İmam Hasan Askeri’nin zamanında babasıyla birlikte O hazrete hizmet ediyordu ve babasının vefatının ardından yaklaşık kırk beş yıl İmam Mehdi’nin aleyhisselam özel naipliğini üstlenmiştir.
3 – Ebul Kasım Hüseyin b. Ruh b. Ebi Bahr Nevbehti; Ebu Cafer Muhammed b. Osman ölmeden iki yıl önce, o zamanın önde gelen Alevi/Şialarını toplayarak, uzun yıllar kendisinin yardımcısı olan Ebul Kasım Hüseyin b. Ruh’u kendisinden sonra İmam Mehdi’nin aleyhisselam özel naibi olarak tanıttı. O’da yaklaşık olarak yirmi iki yıl bu görevi üstlendi ve insanların istek ve dileklerini İmam Mehdi’ye aleyhisselam ulaştırıyor ve O hazretten aldığı gerekli cevabı onlara iletiyordu.
4 – Ebul’l Hasan Ali b. Muahmemd Semuri; İmam Mehdi’nin emri ve Ebul Kasım Hüseyin b. Ruh’un vasiyeti üzerine O öldükten sonra İmam’ın özel naipliğini üstlendi ve yaklaşık olarak iki yıl süreyle İmam ve insanlar arasında aracılık yaptı.
Ebul’l Hasan Ali b. Muahmemd Semuri’nin Hicri Kameri 329 yılında Bağdat’ta vefatının ardından İmam Mehdi’nin özel naipleri ve kısa gizlilik döneminin süresi bitti ve uzun gizlilik dönemi olan Gaybeti Kübra başladı. Gaybeti Suğra yaklaşık olarak altmış dokuz yıl sürdü ve bu sürede insanlar ve özellikle Ehl-i Beyt dostları İmam Mehdi’nin ve başka bir tabirle Peygamberin vasisi olan İmamın gözlerden uzak ve tanınmaması olayına alıştılar.
Semuri’nin İmam Mehdi’den aldığı son mektubun (yazıtın) içeriği özetle şöyle:“Bismillahirrahmanirrahim. Ey Ali b. Muhammed Semuri, Allah senin ölümünden dolayı kardeşlerine sabır versin. Altı gün sonra dünyadan gideceksin. Öyleyse kendini hazırla ve hiç kimseye kendinden sonra özel naiplik hususunda vasiyette bulunma. Çünkü asıl gizlilik dönemi başlıyor. Allah izin verinceye kadar artık ben zuhur etmeyeceğim.  Buda uzun bir sürenin ardından ve kalpler katılaşınca ve yeryüzü zulümle dolunca olacaktır. Çok yakında taraftarlarımızdan beni gördüklerini iddia edenler olacaktır. Her kim Süfyani çıkıncaya ve gökten ses işitilinceye kadar beni gördüğünü iddia ederse yalancı ve iftiracıdır. Vela havle vela kuvvete illa billâh-il’aliyyi-il’azim.”
Dördüncü naibin vefatının ardından özel ve has naiplik dönemi bitti ve genel naiplik dönemi başladı. Şu anlamda ki; İmam Mehdi aleyhisselam ve ondan önceki İmamlar tarafından bazı genel şartlar ve özellikler belirlenmiştir ki, her kim bu özelliklere sahip olursa İmam Mehdi’nin aleyhisselam genel temsilcisi hükmündedir ve onlara uymak zorunludur. Konuyla ilgili birçok hadis nakledilmiştir. Bunlardan birkaçı şöyle:
1 –  Alevi/Şia âlimlerinden olan ve gaybeti suğra döneminde yaşayan İshak b. Kuleyni gaybeti Kübra döneminde Şiaların durumunun ne olacağı hakkında İmam Mehdi’ye özel naibi aracılığı ile bir soru sordu. İmam O’na cevaben şöyle bir yazıt gönderdi: “Karşılaşacağınız olaylara gelince, böyle bir durumda bizim hadislerimizi nakleden ravilere müracaat edin.  Onlar benim sizlere hüccetimdirler ve bende Allah’ın hüccetiyim.”
2 – İmam Hasan Askeri’ye atfedilen tefsir kitabında da Bakara Suresi’nin 78. Ayetinin tefsirinde şöyle gelmiştir: “Fakih ve âlimlerden her kim nefsine hâkim olur, heva ve heveslerine uymaz, mevlasının emrine itaat ederse sıradan insanların onları taklit etmeleri zorunludur.”
3 – Alevi/Şia’nın önde gelen yazarlarının kitapları olan “Kütübü Erbea’da” İmam Sadık’tan şöyle nakledilmiştir: “ Sizden her kim bizim hadislerimizi nakleder ve helal ve haramlar hususunda görüş sahibi (uzman) olur ve bizim hükümlerimizi bilirse, onu hükümetin başına getirin ki ben onu sizler için yönetici olarak seçtim.”
4 – Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “ Ümmetimin âlimleri İsrail oğullarının peygamberleri gibidirler.” Yani İsrail oğulları arasında çıkan nebiler Hz. Musa’nın dinini korudukları ve Yahudilerin onlara uymaları ve onların izinden gitmeleri zorunlu olduğu gibi fıkhı hükümlerde de Peygamberin dininin koruyucusu olan İslam âlimlerinden itaat etmek zorunludur.
Alevi/Şianın, On ikinci İmamın gaybetine ve uzun asırlar boyu yaşadığına inanması ve gelecekte zuhur ederek hükümet ve ilahi hilafeti ele alacağını kabul etmesi bazı Alevi/Şia karşıtlarının itiraz etmelerine ve İmam Mehdi aleyhisselam hakkında çeşitli şüpheler ortaya atmalarına sebep oldu. Ehl-i beyt mektebinden yetişen değerli âlimler her asır ve dönemde bu itiraz ve şüphelere cevap verdiler. Ortaya atılan şüpheler karşısında sergilenen sağlam duruş ve mantıklı ve yeterli cevaplar Alevi/Şia’nın milyonlarca taraftar ile İslam dünyasının önemli temellerinden sayılmasına neden oldu ve siyasi, dini, kültürel ve ilmi yönden İslam dünyasının en önemli mezheplerinden kabul edilmesine beraberinde getirdi.
İmamet meselesini ispat etme konusu ve İmamın Allah tarafından seçilmesinin gerekliliği ve Oniki imamların her birinin imametinin ispatı ve vaat edilen Mehdi’nin varlığı ve onun Hz. Peygamberin soyundan olduğu hususunda Alevi/Şia kitaplarında onlarca delil ve yüzlerce hadis bulunmaktadır. Ancak bu deliller çok detaylı ve konuyu aştığından dolayı araştırma yapmak isteyenlere ilgili kitaplara müracaat etmelerini öneriyoruz.
Konuyla bağlantılı olarak burada On ikinci İmamın gaybetine ve onun asırlar boyu gizli olarak yaşaması ve bu gaybetin faydalarına karşı yapılan itirazlar hakkında kısaca aşağıdaki açıklamaları vereceğiz.
1 –  Vaat edilen Mehdi’nin Onikinci İmam olduğu ve İmam Hasan Askeri’nin oğlu olduğu hususunda Aleviler ve Ehl-i Beyt dostları arasında en ufak bir şüphe yoktur. Bunun nedeni de Alevi/Şia’nın temel kaynaklarında bulunan birçok hadistir. Bu hadisler uyarınca İmamların sayısı on ikidir ve On ikinci İmam, İmam Hasan Askeri’nin oğludur ve İmam Hasan Askeri’nin de sadece bir oğlu olduğundan dolayı doğal olarak bu çocuk On ikinci İmam olacaktır.
2- Bazı muhalifler İmam Hasan Askeri’nin oğlu olmadığını ve neticede İmam Mehdi’nin varlığını reddetmişlerdir. Oysa Peygamberimizden ve İmamlarımızdan gelen birçok hadiste İmamların adı sırasıyla zikredilmiştir ve kimin çocuğu olacağı da belirtilmiştir. Peygamberimizden nakledilen bir hadiste şöyle gelmiştir: “ Miraç gecesi göğe yükseldiğimde yüce Rabbim bana şöyle buyurdu: ‘Peygamber, Rabbinden kendisine inenlere iman etti.’ Dedim ki; Müminlerde. Şöyle buyurdu: Doğru söyledin ey Muhammed! Ben yeryüzü ehline şöyle bir baktım ve içlerinden seni seçtim. Benim anıldığım her yerde sende benimle birlikte anıldın. Ben Mahmud’um sende Muhammed’sin. Sonra bir daha baktım ve onların içinden Ali’yi seçtim. O’nu kendi adımla adlandırdım. Ey Muhammed! Seni, Ali’yi, Fatıma’yı, Hasan’ı, Hüseyin’i ve Hüseyin’in evlatlarından olan İmamları kendi nurumdan yarattım. Sizlerin velayetini göklerin ve yerin ehline sundum. Kim onu kabul ederse benim yanımda mümindir ve her kimde karşı çıkarsa benim yanımda kâfirdir.
Ey Muhammed! Eğer kullarımdan bir kul nefesi kesilinceye ve derisi kemiğine yapışıncaya kadar bana ibadet etse dahi, eğer sizin velayetinize karşı çıkarsa onu affetmem. Ey Muhammed onları görmek ister misin? Evet, ey Rabbim, dedim. Bana arşın sağ tarafına bak, diye buyruldu. Bakınca; Ali, Fatıma, Hasan, Hüseyin, Ali b. Hüseyin (Zeynel Abidin), Muhammed b. Ali (Bakır), Cafer b. Muhammed (Sadık), Musa b. Cafer (Kazım), Ali b. Musa (Rıza), Muhammed b. Ali (Taki), Ali b. Muhammed (Naki), Hasan b. Ali (Askeri) ve Muhammed Mehdi b. Hasan’ı gördüm. O (Mehdi) onların içinde inci gibi parlayan bir yıldız gibiydi. Buyurdu ki; Ey Muhammed! Onlar benim kullarıma olan hüccetimdir. Onlar senin vasilerindir. Onlardan Mehdi, senin evlatlarından öldürülenlerin kanının intikamını alacak. İzzetime ve celalime andolsun ki O, düşmanlarımdan intikam alacak ve dostlarımı sevindirecektir.”[1]
2 –  Muhaliflerin önemli itirazlarından birisi İmam Mehdi’nin aleyhisselam niçin gaybete çekildiğidir.
Cevap olarak şöyle diyoruz:  O hazret düşmanlarının korkusundan Allah’ın izniyle insanların gözünden kayboldu. Öyle ki Abbasi hükümdarları onu doğar doğmaz öldürmek için babası İmam Hasan Askeri ve dedesi İmam Ali Naki’yi askeri bir bölgede gözetim altın almışlardı ve dört gözle doğacak olan son İmamı öldürmek için bekliyorlardı. Zira İslam tarihinde hicri üçüncü yüzyılın ikinci yarısına baktığımızda halkın Abbasilerden yüz çevirdiklerini ve İmam Ali’nin soyundan bir yönetici arayışı içine girdiklerini görüyoruz ve bazı Alevi kıyamlarının vuku bulması ve İmam Ali’nin soyundan gelen masum İmamların halk arasındaki konumları da göz önünde bulundurulunca ve Peygamberimizin Mehdi’nin zuhur ederek zulümle dolu olan yeryüzünü adaletle dolduracağı yönündeki hadislerine bakınca, Abbasilerin Ehli Beyt ve İmam Mehdi düşmanlıklarını anlamak zor olmasa gerek.
İmam Hasan Askeri Hicri Kameri 260 yılında vefat ettiği sırada Zenciler hareketi de Abbasiler aleyhine başlamıştı. Böyle bir durumda eğer Abbasi halifeleri İmam Hasan’ın vasisi olan küçük bir çocuğun O hazretin evinde olduğunu fark etselerdi, kesinlikle onu sağ bırakmazlardı. Buna binaen İslam ve dinin maslahatı gereği İmam Mehdi’nin düşmanlardan gizli kalması gerekiyordu. Çünkü O Allah’ın yeryüzündeki son hüccetiydi ve yeryüzü hüccetsiz kalamazdı. Zira Allah, yağmurları O’nun bereketine yağdırmakta, güneşi O’nun hürmetine doğdurmakta, verdiği nimetleri O’nun hakkına insanlara vermekte ve kısacası yerleri ve gökleri O’nun hürmetini ayakta tutmaktadır. O, Allah ve insanlar arasında vesiledir ve Allah’a ulaşmanın tek yoludur. İşte böyle bir hüccet hayatta kalmalıydı ve insanlar O’nun mukaddes varlığından yararlanmalıydılar.  Devam edecek…..


[1] – Yenabi’ul Mevedde, c. 3 s. 160.
The following two tabs change content below.

Özgür ARAPOĞLU

Latest posts by Özgür ARAPOĞLU (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.