AleviSesi

Alevilik, Hz. Ali (a.s)'ın yolundan gitmektir.

Hz. Ali (a.s)

Varlık Gülü (Musa Aydın)

Recep’te dünyalar nûra büründü

Sedef yarılarak cevher göründü

Varlık gülü açıp Hâtem’e güldü

A’lâ’dan âleme Ali verildi

Âlem gülistandır Ali gülüdür

Ali’siz yaşayan âlem ölüdür

Âşık gönlümüze cânân Ali’dir

Rûhumuzda kopan tufân Ali’dir

Ali olmasaydı olmazdı âlem

Ali’ye borçludur âlem ve Âdem

Âlemin cânının cânı Ali’dir

Hilkatin şerefi şânı Ali’dir

Ahmed-i Sânidir Murtezâ Ali

Yetiştirmiş onu Mustafâ eli

Ali âşıkların cem’ine yârdır

Gönül diyârına Ali bahârdır

Ali başındadır “Kerremnâ” tâcı

Bütün bir âlemdir Ali muhtâcı

Sultân-ı Enbiyâ vezîri Ali

İmân cephesinin emîri Ali

Ali ilelebet hakkın mihveri

Tevhîd meydanının eşsiz bir eri

“Lâ-fetâ” mülküne sultân Ali’dir

“Hel-etâ” tâcına şâyân Ali’dir

Ali ulaşılmaz zirvenin adı

Kur’ân’daki “Vuskâ Ürve”nin adı

Amellere mizân Ali’dir Ali

Hak bâtıla furkân Ali’dir Ali

Rabbânî ilimler şehri Nebî’dir

Bu şehrin kapısı Mevlâ Ali’dir

Ali’den ayrılır ilim Nilleri

Ali’den boşanır hikmet selleri

Hakk’ın kelâmıdır Ali kelâmı

Kur’ân merâmıdır Ali merâmı

Kur’ân’ın lisânı Ali’dir Ali

Sırların beyânı Ali’dir Ali

Hakk’ın senâsıdır Ali senâsı

Ali’yle oldum ben Hak aşinâsı

Ali zâlimlere feryat demektir

Ali mazlûmlara imdât demektir

Zulfikâr’ı kırdı küfrün belini

Hutbeleri kesti şirkin dilini

Bir ayak mihrapta biri meydanda

Bir eli mızrakta biri Kur’ân’da

Zülfikâr tutarken kükreyen Ali

Öksüzü okşarken titreyen Ali

Git ey sâil Ali kapısını çal

Çalıp pâdişâhlık yüzüğünü al

Dünya tûfanlı bir deryâ gibidir

Ali bu tûfanda Nûh-i Nebî’dir

Bir gemiye kaptan Ali olursa

Korkma dünya tufanlarla dolarsa

Zikrin her meclise ziynet ya Ali

Sen olduğun her yer cennet ya Ali

Cennet kapıları sesler ya Ali

Adın cenneti de süsler ya Ali

Her yerde Ali’den bin bir nişâne

Bulmamağa yoktur hiçbir bahâne

Biz damlayız Ali sonsuz bir deniz

Ali bir güneştir, zerreleriz biz

Bir zerreye nazar etse Buturâb

Yükselir semâya olur âfitâb

Adâlet kurbânı canlar fedâsı

Dosttan da gördün çok düşman cefâsı

Şafak karanlığın bağrın yararken

Mihrâpta buldu hep seni ararken

Bir Allah, bir gece, bir de kuyular

Bildiler göğsünde nice sırlar var

Zamanın anası akimdir artık

Doğurmaz bir daha Kur’ân-ı Nâtık

Hakkıyla seni ey ruhlar tabîbi

Bir Allah tanıdı, bir de Habîb’i

Denizler mürekkep, ağaçlar kalem

Olsa da yazamaz fazlını âlem

Cümleler, beyitler, vasfına çok dar

Sığar mı kaplara sonsuz deryâlar?!

Methinden âciz her kelâm ya Ali

Bizden sana bin bir selâm ya Ali

Şu kırk beyit değil, kırk bini dahi

Okyanustan ancak damla misâli

Musa Aydın

1413 H. / 1993

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.