AleviSesi

Alevilik, Hz. Ali (a.s)'ın yolundan gitmektir.

Bektaşilik ve Hacı Bektaş

Hacı Bektaş Kimdir?

Günümüz dünyasında insanlar ve fikirleri çok yoğun teorik baskılar altında olduğu için insanlar fikirlerini netleştirmekte sorun yaşamaktadır.Kavramların ve isimlerin hemen tamamı doğrularla yanlışların iç içe girdiği bir süreçte rahatlıkla tanımlanamaz ve ifade edilemez duruma getirilmiştir.Örneğin bir demokrasi tanımından sosyal demokrasi,liberal demokrasi,burjuva demokrasisi ya da sosyalist demokrasi şeklinde yorumlar çıkabilmekte gerek islam ya da gerek islamın herhangi bir konusu birçok kişi tarafından değişik ifadelerle,tanımlarla sunulabilmektedir.Yine mesela Hacı Bektaş;söz konusu olduğunda da bir çok değişik algılama  ortaya atılmaktadır.

Bu fikri karmaşa nedeniyle de insanlar fikirsel olarak netleşememekte ve gideceği hedefe doğru ilerleyemez hale getirilmektedir.Artık kavramları ve isimleri ifade ederken ya da tanımlarken sıfatlardan ve uzun uzun yorumlardan yola çıkmak zorunda kalınmaktadır.

Söz gelimi  ‘Ben Aleviyim’ dedikten sonra birçok değişik Alevilik yorumu olduğu ve konu kendi temelinden uzaklaştırıldığı için cümlenin başına ya da sonuna Ehli Beyt’ciyim,Oniki İmamcıyım ya da Caferiyim gibi sıfat ve tamlamalar eklemek zorunluluğu doğmaktadır.

Bu nedenle ülkemizde İslamın ve islami isimlerin ve kavramların ciddi bir şekilde yeniden ele alınması ve tanımlanması,çerçevesinin açık ve net biçimde ortaya konulması gerekmektedir.Bu sorunun çözümünde alimler ve aydınlar öncelikli sorumludurlar,alim ve aydının ya da her iki özelliği üzerinde taşıyan kişilerin bu sorumluluk bilinciyle hareket etmesi titiz olması düşüncelerini net bir şekilde ortaya koyması gerekmektedir.Aksi taktirde avam ya da halk içinden çıkamayacağı sorunlarla boğuşacak ve belki de doğru yönü hiç bulamayacaktır.

Bu anlamda günümüz sürecinde Hacı Bektaş ismi etrafında yaşanan fikirsel karmaşayı çözmek öncelikli sorunlardan birisi haline de gelmiştir.

Fikirler kişilerin  isimleri üzerine inşaa edildiği için kişilerin tanınması ve o kişilerin tarihteki gerçek yerlerine oturtulması önemlidir.

İşte bu çerçevede Hacı Bektaş kimliğinin aydınlatılması amacıyla bu yazıyı kaleme aldım.Onun ne yediği,ne içtiği yada evlenip evlenmediği yada kaç yılında doğduğu türünden sorunları öncelikli sorun saymadığım için bu yazımda Hacı Bektaş’ın SOYU ve YOLU ile ilgili olarak yaptığım tesbitleri  öncelikli olarak delilleriyle birlikte sunuyorum.

SOYU…..

Genel bilgi olarak Osmanlı döneminde bazı bölgelerde seyyitlerin tesbiti için SADAT NİKABETİ denilen kuruluşlar kurulmuş ve başlarına NAKİB’UL EŞRAF denilen kişiler atanarak; iki şahit getiren bir çok kişiye Seyyit olduğuna dair SİYADET BERATI denilen belgeler verilmişti.Bu belgeyi alanların çoğaldığı fark edildiğinde kurumun faaliyetleri durduruluyordu.Seyyitlerin tesbiti konusunda osmanlı son derece ciddiyetsizce ve çelişkili hareket etmiş ve Kur’ansal bir kurumu ve içeriğini sulandırmış ve kendi zemininden uzaklaştırmıştır.Bu anlamda tutulan  SECEREYİ TAYYİBE  defterleri de doğal olarak güvenilirlikten uzaktı.

Hacı Bektaş’tan bahseden 13 ve 14.yüzyıla ilişkin vakfiyeler ve bazı el yazmaları ondan bahsederken  HACI BEKTAŞ EL HORASANİ  tanımını kullanmaktadır.Hatta Hacı Bektaş’a ait olduğu genel kabul gören MAKALAT nüshalarında sunuş kısmında :’SULTAN HACI BEKTAŞ EL HORASANİ RAHMETULLAHİ ALEYH BÖYLE BEYAN KILARIMKİ’ denilmekte ve Seyyitlik iddiası bulunmamaktadır.Yine bazılarının  Hacı Bektaş’a ait olduğunu kabul ettiği ŞERHİ BESMELE isimli eserde de ‘KİTAB-E TEFSİR-E BESMELE MAKALAT HACI BEKTAŞ RAHMETULLAH’diye sunulmakta ve seyyitlik iddiası bulunmamaktadır.

Hacı Bektaş’ın Seyyitliğine ilişkin anadoludaki ilk kaynak 1481-1501 yılları arasında Osmanlı padişahı 2.Bayezid’in emriyle sarayda Firdevsi Tavil tarafından hazırlanan HACI BEKTAŞ VİLAYETNAMESİDİR.Bu eser halka Hacı Bektaş’ı VELİ,SEYYİT ve KAREMAT SAHİBİ olarak tanıtmak amacıyla onun ölümünden yaklaşık 300 yıl sonra yazdırılmış masalımsı huviyette  ve hiçbir kaynak vermeksizin hazırlanmış  bir eserdir.

Nitekim bu eserden sonra Hacı Bektaş anadoluda SEYYİTveVELİ olarak tanınmış,2.Bayezid’de VELİ olarak kabul görmüştür.Vilayetname yazarı Hacı Bektaş’ı 3 isimle İmam Musa Kazım’a bağlayarak Seyyit ilan etmiştir.Ancak buradaki naklin matematik hesabıyla  doğru kabul edilmesi mümkün değildir.Bunu fark eden kimliği belirsiz biriside bazı Vilayetname nüshalarının bu bölümünün kenarına  fazladan isimler ekleyerek  10 isim yazıp aradaki zaman farkını kapatmak istemiştir.

Ancak ne var ki  gerek bu 3 ismin ve gerekse orijinal el yazmalarına zaman farkını kaldırmak için sonradan eklenen  10 ismin uydurma olduğunu ilk olarak Rahmetli Gölpınarlı tesbit etmiş ve Hacı Bektaş Vilayetnamesinin tercümesini yaptığı kitabında bu isimlerin ve iddiaların ‘Dönemin geleneklerinin zorlamasından kaynaklanan’ uydurmalar olduğunu belirtmiştir.(1)

Anadoluda yazılan hemen tüm kaynaklar  bu bahsettiğim Hacı Bektaş Vilayetnamesinden hareketle yazılmış olup buradaki iddiaları  tekrardan öte gitmezler.Dolayısıyla da temel kaynak kabul edilen Hacı Bektaş Vilayetnamesi masalımsı ve çelişkilerle dolu olup hiçbir doğru kaynağa da dayanmadığı için üzerine bina edilen tüm fikirlerde en baştan beri dayanaksız,temelsiz bulunmaktadır.

Anadolu dışındaki kaynaklarda ise ilk olarak Abd er Rahman b.abd el Muhsin el VASITİ’NİN  eseri olan ‘TİRYAKU’L MUHİBBİN’ de sadece bir cümleyle :’HORASANLI SEYYİD HACI BEKTAŞ ANADOLUYA YERLEŞMİŞ OLUP AHMED EL YESEVİ YOLUYLA EBU BEKİR EL SIDDIKA ULAŞIR’(2) denmektedir.74 sayfalık bu eser 1887 tarihinde Mısır’da basılmış olup   1342 yılında ölen Vasıtinin böyle söylediği iddia edilir.Eser Rufai şeyhinin menkıbelerini anlatma amacıyla yazılmış olup Vilayetnameden farksız bir anlatımla sünni Ahmet Er Rufai’nin kerametlerini! anlatmaktadır.Tamamen Sünni anlayışın övüldüğü ve sünni tarikat ve tasavvufcuların isimlerinin de anıldığı eserde hemen herkes Seyyit diye takdim edilmektedir.

Hiçbir temele dayanmaksızın sünni tüm tarikat şeyhlerinin Seyyit ilan edildiği bu kaynak elbette ciddiye alınamaz.

Bu  bahsini ettiğim Hacı Bektaş vilayetname nüshaları yada yazmaları dışında bunlardan esinlenen birçok kaynakta bu iddialar yüzyıllardır sürekli tekrarlanır durur.Öyle ki artık anadolu halkı bu konuda öylesine şartlandırılmıştır ki şifai anlatımlarda Hacı Bektaş’ın seyyitliği ön kabul görmüştür.

Özetlersek;

1-Bir kere Hacı Bektaş için seyyit diyen kaynaklar kendi içinde tutarsızdırlar.Bu kaynakların kimi onu İmam Musa Kazım’a kimide İmam Rıza’ya  bağlarlar.Dahası  tüm bu kaynaklar aradaki süreyi doldurmak için verdikleri isimler konusunda da birbirinden farklıdırlar ve yine isimlerin sayıları da farklıdır.Kimi 4 isimle kimi 7 kimi 11 isimle onu adı geçen imamlara bağlama çabası içindedirler.

2-Yine isimler ve sayılarla bu çaba içerisine giren kaynakların hiçbirisi bu isim ve sayıları aldığı temel  secere kaynağının ismini veremez.Çünkü sayılarda isimlerde çoğunlukla  kulaktan duyma ve uydurmadır.

Aynı çelişkiler ondan seyyit olarak ilk bahseden  tiryakül muhibbin ve Hacı Bektaş vilayetnamesi içinde geçerlidir.Tiryakül muhibbinde  isim,sayı ve kaynak verilmeksizin seyyit ilan edilirken

Bu eserde ismi geçen şahısların hemen hepsinin de seyyit kabul edildiği eserin sünni tasavvufi bir anlayışla yazıldığı ve Hacı Bektaş’ın Ebu Bekir’e bağlandığı görülecektir.

Hacı bektaş vilayetnamesinde  ise 4 isim verilir ancak kaynak verilmez. 4 isimle İmam Musa kazım’a ulaşmanın mümkün olmadığını düşünen biriside bu isimlere 7 isim daha ekleyerek amacına ulaşmak istemiş  ancak durumu vilayetname şerhinde inceleyen rahmetli Gölpınarlı bunların uydurma olduğunu tesbit etmiştir.

Zaten Hacı Bektaş  vilayetnamesini ve diğer vilayetnameleri okuyan herkes bunların  masal kitabından farksız olduğunu anlayacaktır.Taşı ekmek yapabilen!,bir erkeğe çocuk doğurtan !güvercin kılığında uçabilen !hacı bektaş’ın bunları yapabilmesi ! için tabi ki seyyit !olması gerekiyordu,Hacı Bektaş vilayetnamesinin mantığı budur.

3-Dahası anadolu sünni din geleneğinde tanınmış din adamlarının  seyyit yapılması geleneği de bulunmaktadır.Bu durum Osmanlının çabalarıyla inanılmaz düzeylere çıkmıştır.Tasavvufi tarikatların takipçilerinin hemen tamamı önde gelenlerinin seyyit olduğuna inanır.Yine bunlardan birisi Abdülkadir Geylanidir.Hiçbir kaynak ve belge olmaksızın tıpkı hacı bektaş gibi Geylani de seyyit olarak bilinir.Yine bir başka ünlü Ahmet Yeseviyide hiçbir temeli olmaksızın Seyyit kabul eden kaynaklar vardır.Bu isimlere Ahmed er rufai,Ahmed bedevi,İbrahim Dusiki ,Sa’düddin cibavi gibi sünni tarikatların önde gelenlerinden birçok isim daha eklenebilir.

4-Hacı bektaşın kardeşinin isminin Menteş yada mintaş olduğu düşünülürse ve tüm kaynaklarda ilk  dönemden bu yana Bektaş isminin kullanıldığı düşünülürse Hacı bektaşın lakabının  değil gerçek isminin Bektaş olduğu bellidir.Bu anlamda isim bilim bakımından Menteş ve Bektaş ses uyumu içindedir.

Anadolu dışında seyyitlerin secerelerinin kaydedildiği ciddi belgelerde Bektaş ismine rastlanılamaz,böyle bir isim secere bilgilerini veren kaynaklarda yoktur.

Yine Gölpınarlı gibi bu konuda araştırma yapan ciddi araştırmacılardan E.Coşan da ‘Hacı Bektaş Makalatında’Seyyitlik konusundaki iddiaları ‘sağlam ve tatmin edici olmaktan uzak’bulmakta yine E.R.fığlalı da ‘Türkiyede alevilik Bektaşilik’isimli kitabında ‘durumun devrin geleneğine uyularak hacı bektaş’a seyyit sıfatının verilmek istenmesinden kaynaklandığını’belirtmektedir.Y.Nuri ÖZTÜRK ise’Tarih boyunca Bektaşilik ‘isimli eserinde  verilen secerelerin ‘Tarih açısından gerçekliğini tahkik ve tesbitin mümkün olmadığını……şöyle veya böyle,bu mesele,yeni vesikaların zuhuruna kadar,ortada kalmaya mahküm bulunmaktadır’diyerek tereddütünü ifade etmektedir.

Hemen tüm kaynakların Hacı Bektaş’ın seyyitliğini 1480-1500 lü yıllarda sarayda yazdırılan Hacı bektaş vilayetnamesine dayandırdığı ve Vilayetname’nin de  çelişkilerle dolu masalımsı ve hiçbir ciddi kaynağa dayanmayan dahası kaynakta göstermeyen,söylentilerin derlendiği bir eser olduğu ,anadolu dışındaki secerelerde de Bektaş ismine rastlanmadığı ve yazılan hiçbir eserde de başka ciddi ve güvenilir kaynak verilmediği ve verilen isim ve sayılarında kendi içlerinde çelişkili olduğu ve gerçeklerle ilgisi olmadıkları birlikte düşünüldüğünde Hacı Bektaş’ın seyyitliği iddiasının havada kaldığı,uydurma olduğu açıkça görülmektedir.

Dolayısıyla Hacı bektaş’ın seyyitliğini iddia edenlerin yukarıda anlattığım çerçevede  ve bugün bilinen kaynaklar çerçevesinde yanıldıklarını söyleyebiliyoruz.

Günümüzde kanıt olarak gösterilen kaynaklar dışında kanıt yada kaynak yok ise Hacı Bektaş seyyit değildir.Yeni CİDDİ VE GÜVENİLİR bir kaynak gösterilir ya da bulunur ise konu tekrar ciddiyetle incelenebilir.

HACI BEKTAŞ’IN YOLU

Bir insanın ideolojik çizgisini öncelikle yazdığı eserlerden ve hayatına yansıyan pratiklerden yola çıkarak tanıyabiliriz.Eğer söz konusu kişi tarihi bir kişilikse bu durumda başka şahısların onun hakkındaki düşünceleri de bizim için kaynaktır.

1-MAKALAT DİKKATE ALINDIĞINDA DURUM:

Konu Hacı Bektaş olduğuna göre ona ait olduğu genel kabul gören MAKALAT bu konuda öncelikli olmaktadır.Makalat ‘Sözler’ anlamına geliyor.15.yüzyıl ortalarına doğru yazılan ve Hacı Bektaş’ın sözleri diye taktim edilen ve Sait Emre isimli bir kişi tarafından kaleme alındığı belirtilen bu eser hemen tüm araştırmacıların Hacı Bektaş’a ait olduğunu kabul ettikleri bir eserdir.Eseri kimin tercüme ettiği,orjinalinin arapça mı Türkçe mi olduğu tartışmalarına girmeksizin irdeliyorum

Eserde karşımıza genel İslami deyimler,kavramlar,konular ve şahıslar çıkıyor.Bu anlamda bu sözlerin müslüman birisine ait olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz.

Eserde genel olarak sünni tasavvufcuların kullandığı 4 kapı,kırk makam felsefesi anlatılıyor.Yine ele alınan tüm konular sünni islami anlayış çerçevesinde değerlendiriliyor ve işleniyor.Örneğin:Şeriatın ilk makamı iman anlatılırken ‘Hayır ve şerrin Allahtan olduğuna inanmak’gerekir deniyor.Şeriatın 7. makamı ‘Sünneti cemaat olmaktır’ deniliyor.

Hakikatın makamları anlatılırken :’Bir müslüman  Hz.Muhammed’(Sav)in  sahabelerinden birisini haksız bilse işlediği bütün ameller heba olur’deniyor.Yine Mesela Kültür bakanlığınca yayınlanan(3) orijinal nüshada’Muhammed baş parmak,Ebu bekir şehadet parmağı,Ömer orta parmak,Osman teharet parmağı,Ali serçe parmak gibidir‘deniliyor.Ki bu konularda bilgi sahibi olanlar tüm bu cümlelerin sünni islami anlayış sahibi birisi tarafından söylenebileceğini bilir.

Yine Makalat’da 12 imamlardan kaynak verilmediği de göz önüne alınırsa Makalat’ı yazanın yada yazdıranın sünni olduğu gerçeği karşımıza çıkıyor.

2-ŞERHİ BESMELE DİKKATE ALINIRSA :

Manisa kitap sarayında 1985 yılında araştırmacı Rüştü Şardağ tarafından bulunan eserin başlığında :’Kitab-e tefsire-besmele makalat hacı bektaş rahmetullah’diye yazıyor ve Cafer b.hasan tarafından 1423 yılında kaleme alındığı bilgisi veriliyor.Araştırmacıların yine çoğu bu eserin Hacı Bektaş’ın sözlerinden oluştuğunu kabul ediyor.

Bu eserde de tıpkı Makalat’da olduğu gibi İslami kavram ve konular sünni tasavvufi anlamda işleniyor.Örneğin:’ İnananlara  cennette Allah’ın yüzünün !!! gösterileceği !!! anlatılıyor.Sünni saltanatçı ve tasavvufculardan bahsediliyor.Ve yine  12 imamlardan kaynak ya da alıntı yapılmıyor.

Şerhi Besmele yazanın yada yazdıranın Sünni olduğu gerçeğini rahatlıkla görebiliyoruz.

3-OSMANLI SULTANLARININ BAKIŞI DİKKATE ALINIRSA:

Bugün pirevi diye bilinen yerdeki türbe ve yatırların Osmanlı sultanları’ Murat gazi,Orhan gazi,1.Murat,2.Murat,2.Bayezid,Abdülaziz’dönemlerinde yapıldığına ilişkin birçok osmanlı kaynağı bulunuyor.(4)

Bu anlamda Osmanlı padişahlarının hemen tamamının pirevine saygı duyduğu ,desteklediği biliniyor.Hatta bunlardan 2.Bayezid’in ve Abdülazizin Bektaşi olduğu ve Yavuz Selim’inde bizzat türbeyi ziyaret ettiği sürekli olarak söyleniyor,yazılıyor.Hatta Mengüç küpeyi Pirevi ziyaretinde takıp Bektaşi olduğu da doğru veya yanlış anlatılıyor.

Yine Vakayi Hayriye diyede bilinen 1826 olaylarında Yeniçeriliği kaldıran ve bağ nedeniyle İstanbuldaki Bektaşileride dağıtan 2.Mahmut en çok kızdığı bu anda dahi Hacı Bektaş türbesine zarar verilmesini önlüyor,türbeyi koruyor,yaşatıyor,destekliyor.

Ve yine Hacı Bektaş türbesi ve vakfiyesi Osmanlının tüm sultanlarınca Ayrıcalıklı vakıf olarak besleniyor ve ödenek ayrılıyor.

Sünni kimliği kuruluşundan bu yana giderek keskinleşen ve o oranda da Alevilere ‘Kızılbaş ya da rafizi’diye saldıran bu sultanların  Hacı Bektaş söz konusu olduğunda sevgi ve saygı beslemelerinin bir anlamı yok mu ? diye soruyorum.

Eğer çıkış ya da bakış noktamız Osmanlı sultanlarına dayanacak ise Hacı Bektaş’ında sünni olduğu gerçeği karşımıza çıkıyor.

4-YENİÇERİ VE BEKTAŞİ BAĞI  DİKKATE ALINIRSA:

Yeniçerilik Osmanlı tarafından silahlı ordu olarak kurulurken ,hem osmanlıya asker yetiştirmek ve hem de  yabancı unsurları eğitmek amaç ediniliyordu.Ve Osmanlının temelde  iç vurucu  güç olarak tasarladığı bu örgütlenme Hacı Bektaş’a bağlanıyordu.Yeniçeri ocağındakiler kendilerine Pir olarak Hacı Bektaş’ı seçmişlerdi.Yeniçeri ağasına AĞAA-YI BEKTAŞİYAN ,ocaktakilerede TAİFE-İ BEKTAŞİYAN deniliyordu.Yeniçeri divanında Hacı Bektaşın ismi geçtiğinde Yeniçeri ağaları saygıyla ayağa kalkıyorlardı(5)

Yeniçerilere HACI BEKTAŞIN KÖÇEKLERİ de deniliyordu (6)

Yeniçerilerin söyledikleri gülbenklerde Hacı Bektaş ismide sürekli bulunuyordu.Hatta son dönemlerde Yeniçerilerin hemen hepsi bektaşi ve önderleride Masondu.(7)

Yeniçerilerin her Alevi katliamına katıldıkları ve ön safta oldukları göz önüne alınırsa onların bağlandığı pir’in alevi olması mümkün müdür ?

Sünni Osmanlının ,Alevi katliamlarında sürekli rol alan Yeniçeri ordusunun Alevi bir pir’e bağlanması mantıklımıdır?

Buradan  da anlaşılıyor ki Hacı Bektaş sünni bir din adamıdır.Ve Osmanlıda bu nedenle kendi ordusundan bir grubu Hacı Bektaş’a bağlamayı çelişki olarak görmemiştir.Bu bağ hiç eleiştirilmemiş ve genel kabul görmüştür.Çünkü Hacı Bektaş ta sünnidir.

5-OSMANLI DİN ADAMLARININ GÖRÜŞLERİ DİKKATE ALINIRSA:

Osmanlının hemen bütün din adamları Hacı Bektaş söz konusu olduğunda sevgi ve saygılarını ifade ederler.Aleviler ve alevilik söz konusu olduğunda mangalda kül bırakmayan ve ‘Rafızi,kızılbaş’diyerek Katl fermanları verenler     Hacı Bektaş söz konusu olduğunda övgüden başka cümle kullanmazlar.Bektaşiliğin darbe aldığı 1826 olaylarında bile Alimler meclisi ! ‘Hacı Bektaş’a kattiyetle sözümüz yoktur’(8-i.hakkı uzunçarşılı,1/566)demiştir.

12 İmamların ismini bile anmayan Osmanlının din adamları nedense !!! Hacı Bektaş’ı çok severler.Bugün de aynı süreç yaşanmaktadır.12 imamlardan bahsetmemek için her çabayı harcayan din adamları! Hacı Bektaş söz konusu olduğunda nedense bülbül kesilirler.

Tüm bunların Hacı Bektaş’ın da sünni olmasından başka izahı olabilirmi?

6-YESEVİ İLİŞKİSİ DİKKATE ALINIRSA:

Aslında Ahmed Yesevi ile görüşmesi doğum ve ölüm tarihleri ile mümkün olmamasına rağmen Hacı Bektaş Vilayetnamesi ve diğer kaynaklar Hacı Bektaş’ı anadoluya Ahmed Yesevinin gönderdiğini ve onun  halifesi olduğunu sürekli olarak tekrarlarlar.Olay doğru veya yanlış olsun Hacı Bektaş ile Ahmet Yesevi arasında bir bağ olduğu sürekli olarak kabul görmüştür.

Ahmed Yesevinin ve beslendiği okulun sünni olduğu dikkate alınırsa buradan da Hacı Bektaş’ın sünni olduğu ortaya çıkmaktadır.

7- VE BİR İTİRAF :

Bektaşi ileri gelenlerinden ya da dönemin dede babası,halifesi Cemallettin Çelebi 1915 li yıllarda Bektaşiliği eleştirenlere cevap vermek üzere  MÜDAFAA isimli bir eser yazar.Çelebi efendi bu eserinde :

‘İstanbul’a gelişim yanlış anlaşılmıştır.Oysa ki amacım meşrutiyete ulaşmamız nedeniyle sevgili padişahımızın yüce ayak tozlarına yüz sürüp kutlamak idi………..Geçmişte ve şu anda var olan çelebiler,sünni mezhebe ve topluluğa,Hz.Pir efendimizin gittiği doğru yola bağlanmış ve onu izlemişlerdir’der(9)

Dönemin sünni müslüman tüm tarikat önderleriyle de samimi ilişkileri olan Bektaşilerin en büyük önderi 1915 ler de Hacı Bektaş’ın ve kendisinin Sünni olduğunu söyleyip hem de yazarken bunu bir itiraf olarak dikkate almayalım mı?

Hacı Bektaş sünnidir ve bunu Bektaşi ileri gelenleri bilmektedir.

SONUÇ…. :

Hacı Bektaş’ın sözleri olarak kabul edilen Makalat ve Şerhi Besmele düşünüldüğünde,

Osmanlı sultanlarının ve din adamlarının Hacı Bektaş’a ve Alevilere bakışları birlikte incelendiğinde ve Hacı Bektaş’ın Yesevi ve Yeniçeri ilişkileri birlikte değerlendirildiğinde

dahası Bektaşilerin en önemli kabul ettikleri dedebaba Cemallettin çelebinin bizzat yazdığı ve İtirafları diye sunduğumuz bilgiler de göz önüne alınırsa ;Hacı Bektaş’ın  Sünni kimliği açıkça ortaya çıkmaktadır.

Zaten tarihe ve yazılanlara dikkatle bakılırsa hiçbir osmanlı padişah yada din adamının ve cumhuriyet dönemi sünni hiçbir araştırmacının Hacı Bektaş’a ‘Kızılbaş,Rafizi,Şii yada Alevi ‘demediği görülecektir.

Hacı Bektaş’a hiçbir zaman Kızılbaş demeyenlerin konu Pir Sultan,Şah Kulu,Veli Baba vs olduğunda kızılbaş demekten hiç çekinmedikleri de  ayrı bir gerçekliktir.

Son cümlede Hacı Bektaş’ın sünni kimliği bir yana onun ölümünden tahmini 2 asır sonra Osmanlı padişahı 2.Bayezid tarafından örgütlenmesi Balım Sultan isimli ne idiği ! belirsiz bir tasavvufçuya kurdurulan Bektaşilik tarikatı ya da merkezide zamanla Hacı Bektaş’ın orijinal düşüncelerinden sapmış ve günümüzde içinde her türlü fikrin bulunduğu bir KÜLTÜREL SENTEZE dönüşmüştür.Gerek Hacı Bektaş’ın sünni kimliği ve gerekse Bektaşiliğin tarih içindeki yolculuğu konusunda detaylı  inceleme ya da kanıt isteyenlere  T.Şahin’in kitabına (10) bakabilirler.

Sonuç olarak Hacı Bektaş sünni bir mutasavvıftır.Şimdi bir alim olarak günümüz kaynaklarının incelenmesi sonucunda tesbit ettiğimiz bu gerçeği halkın hoşuna gitmeyecek diye saklayacak mıyız ? Peki bu durumda Hacı Bektaş ismini kitleleri 12 imamlardan uzaklaştırmak için sürekli gündemde tutan hak düşmanı karanlık zihniyetlerin ekmeğine yağ sürmüş olmuyor muyuz? Bunu  mahşeri vebalini hangi alim ya da aydın üstlenebilir?

Anadoluda yaşayan mazlum Alevi halkının 12 imamların bilgilerine ulaşmasını önlemek için bazı karanlık güçlerin Hacı Bektaş ismini ve onun ismi üzerine monte ettikleri Bektaşiliği ön planda tutup tampon yaptıklarını ne zaman göreceksiniz?

Bizler halk sevsin veya sevmesin sadece hakkı ,sadece doğruları söyleyeceğiz.Bizim ışığımız Emirel Müminin Hz..Ali (As) buyuruyor ki:’ Hak olun az olun umulur ki bir gün çoğalırsınız.’

KAYNAKÇA

1-A.Gölpınarlı ,Vilayetname,İnkılap kitabevi,1990 ist,sh:100

2-İstanbul Üniversitesi kütüphanesi,NO:78651

3-Prof.Esat Coşan,Makalat-Hacı Bektaş veli,1990 kültür bakanlığı yay.sh:46

4-B.Noyan ,pirevi,sh:6 ve Cumhuriyet gazetesi Hacı Bektaş özel eki,16.08.1995

5-J.K.Birge,Bektaşilik,sh:85

6-Tarihi Cevdet,

7-E.Ramsaur,Jön Türkler sh:132

8-İ.Hakkı.Uzunçarşılı,1/566

9-N.Birdoğan,Müdafaa,Berfin yay,Sh:46-49

10-Teoman Şahin,Alevilere söylenen yalanlar-1,Bektaşilik soruşturması,

20 thoughts on “Hacı Bektaş Kimdir?

  • ERDİ

    SADECE BEKTAŞİ TARİKATININ BIR KURUCUSUDUR ALEVİLİKLE BİR ALAKASI YOK BEKTAŞİLERİNDE ALEVİLİLLE BİR ALAKASI OLMADIGI GİBİ

    Yanıtla
  • ERDİ

    BİZ ALİ.A.S YOLUNDAN GİDEN ONUN EVİNDEN OLAN 12.İMAMLARIN 6. İMAM CAFERİ MEZHEBİNE BAGLI ALEVİLERİZ YANİ ALEVİ CAFERİYİZ . ALEVİLİK BUDUR ALEVİLİGİ SAZA SOZE DOKMEYE HİÇBİR BEKTAŞİYE İZİN VERMEYECEGİZ SAHTE CAKMA ALEVİLER ALEVİLİKTE NAMAZ SALAT VETAKVA CORUMDA VAR OLAN ALEVİ CAMİSİ BİZ GURURLANDIRIYR ALLAHUMME SALLI ALA MUHAMMED VE ALA MUHAMMED LA İLA HE İLLLAH MUHAMMEDEN RESULULLAH EMİR EL MÜMİNİN ALİYYEN VELİYYULLAH SELAMETLE

    Yanıtla
    • halil

      erdı sen ya casussun ıngılızlere calısan yada zavallısın her durumda allah sana akıl versın bız dusmanımızın bıle ınsan oldugunu unutmayız.hacı sen bu arapca turkce bılen ıngılızlerdensınn yalnız sana bır akıl verıyım alevı seısı olan sıtenızın adını karases yada yezıdsesı dıye degıstırınn yezıdın lanetullahu aleyh sızı cehennemde jkarıslıyacaktırr hadıı bee bee bee hadıı beee kafsız adam su yazdıkalrınıza bakınn ayıpp ayıpp ayıpppp tuuuuu sızeeee

      Yanıtla
  • hünkar hacı bektaş veliye düşman
    ali yi sevdim dese yalandır.”

    bu günki iranda kendilerine yer edinmiş bazı kürtçülerin iğvası ile böyle bir kötü yol -hacı bektaşveli düşmanlığı- seçtiğiniz belli oluyor

    avukat bey in senelerdir islamın esası gibicesine sürdürdüğü bu yolu
    bu günden itibaren terk ediniz. başka işlerle uğraşınız. enerjinizi boşa harcamayınız

    terk etmezsek ne olur derseniz
    boş boş uğraşmış milletin midesini bulandırmış olursunuz o kadar.
    hadi iyi günler

    Yanıtla
    • bilal

      bektaş aydın can
      bizler hacı bektaşa düşman değilizki onun sünni olduğunu söylüyoruz hatta alevi olduğuna inansanız bile onu 12 imamların önüne geçirmeyin arka plana atın deniyor şimdi bu boş bir uğraşmıdır yanlış bir tavsiyemidir
      12 imamların önüne başkalarını geçirmeye ne hakları var

      Yanıtla
  • HÜSEYİN

    ÖNCE AĞZINI YIKAYIN SONRA HZ. PİR HÜNKAR HACI BEKTAŞ-İ VELİ’Yİ AĞZINIZA ALIN.TÜM DÜNYANIN KABUL ETTİĞİ BİR ULUYU SİZLER KÖR GÖZLERİNİZLE TABİKİ GÖREMEZSİNİZ.SİZİN İŞİNİZ İRAN’A VE Şİİ MOLLALARINA YARDAKÇILIK YAPMAKTIR. BEKTAŞİYİZ,ALEVİYİZ,İKRAR İMAN, YOL BİZİMDİR.YALNIZCA GERÇEĞE HÜ!

    Yanıtla
    • Özden

      Son cümleyi tamamlamak arzusundayım (Hüseyin can bağışla).
      Münkir’e Lanet

      Yanıtla
  • BİLAL

    Hüseyin can
    hacı bektaşı seveceksen sev ama onu 12 imamların önüne geçirme ehli beytin önüne geçirme böyle yaparsanız hiçbir problemimiz kalmaz çünkü önemli olan 12 imamların bilgileridir

    Yanıtla
  • canpolat

    Sloganik yorumlar yazacağınıza Hacı Bektaşın kimliğine yönleik veya yazının içeriğine yönelik bilimsel reddiyeler yazsanız daha iyi olurdu. Ama görüyorum ki bu gibi şeylerden uzaksınız. İmam Ali’yi as sevmenin Bektaş’ı sevmekten geçtiğini söyleyecek kadar cahil ya da hastasınız. Allah akıl fikir versin. Bu sözünüze Ehlibeyt’ten tek bir tane bile deliliniz var mı acaba?

    Yanıtla
  • Ozturk Horasani

    siteniz tamamiyle fitne fesat Anadolu Aleviligini karalamak amaci ile kurulmustur Allah bilir kokunuz fetullah denen dolandiriciya dayaniyordur

    Osmanli’nin kurusucu Osman Gazi’nin kayinpederi ayni zamanda hocasi SEYH EDEBALI erenlerdir kendisi Alevidir Ahilik tarikatine mensubdur

    Osman Gazi’nin oglu Orhan Gazi bu baglardan dolayi Yeniceri Ordusunu Haci Bektas’a baglamistir

    ne kadar gunahkar insanlarsinizki Anadolu Aleviligini utanmaz alcak bir sekilde elestiriyorsunuz naletlik insanlar sizi biz yobazlar ile mucadele edelim derken simdide kendini Alevi diye tanitan ajan bozuntulari ile karsi karsiya kaliyoruz

    Anadolu Aleviliginin ozune sizin ahmak beyinleriniz eremeyecek kadar kucuk ve zavallidir

    Anadolu Aleviligi Islam’i Kurani batini manalar anlamlar ile ele alir

    ne samanizmden ne zerdustlukten gelmistir BIZIM YOLUMUZ SERCESMEDIR zavalli insanlar ajan bozuntulari

    Pir Sultan demis ya Kalsin Davam Ulu Divana Kalsin

    ulu divanda sizinde hesabiniz sorulur elbet !!!!!

    Yanıtla
    • Biralevi

      Canlar
      hakaret içeren bu yazıyı ben onayladım bektaşilik mikrobunu yemiş bir canın aklı ne duruma düşmüş görün istedim
      keşke bilimsel bilgi içerseydide eleştirel cevap yazabilseydik,

      Yanıtla
    • canpolat

      Fetullah gülen ile herhangi bir (maddi-manevi) bağlantımız varsa Allah bize lanet etsin! Eğer yoksa Allah sana lanet etsin mi?

      Yanıtla
  • eren

    Değerli kardeşlerim burda niye birbirinize giriyorsunuz aleviler mazlum insanlardır şimdi muhammed mustafa ve ali murteza dostuysak hakkı söylemeliyiz. Bir defa yalnızca arifler ehlibeyti anlar ariflerde ehlibeytten çıkar. Aleviliğin içindeki herşey islamın içinde olan şeylerdir. Eline beline diline hakim ol insanı sev erdemli ol edepli ahlaklı ol ama sevgili canlar şunuda unutmayalımki hz.muhammed ve on iki imamların sünnetinde namaz oruç hac zekat v.b gibi kavramlarda vardır. Hacı bektaşi velinin çok kerameti vardır ancak makalatında dikkat edersiniz şeriat kapısında namaz kılmak oruç tutmak hacca gitmek zekat vermek gibi kavramlardan bahsetmiş eğer eksenine hacı bektaşi veliyi alıyorsan ozaman dediğini yapmak zorundasın peki pir sultanın şah ismailin hacı betaşi velinin kıldığı namaz nasıldı buna bakmak lazım bunlar caferi mezhebine sahip insanlar ve namazlarını oruçlarını dini akidelerini bunlara göre ayarlamışlardır sevgili alevi kardeşlerim reha çamuroğlunun ismail isimli kitabını okuyunuz orda şah ismailin nasıl davrandığını görürüz saygılarımla kardeşlerim lütfen burda birbirinizi kırmayın sizler ehlibeyt dostusunuz kalpkırmak yakışmaz size

    Yanıtla
  • Hüseyni

    Bismillah
    Allahumme Salli Ala Muhammed ve A-li Muhammed.
    Konu kapsamlı araştırma gerektiren bir mevzudur. Sünni basım makalat kitabı ile Şia basımı olanlar içerikçe birbirinden kopuk. Ör: can yayınları basımı olan makalatta ebubekir, ömer, osman hakkında veya sünni islam hakkında herhangi bir konu geçmez ve öğretilerde sünnileştirmeye rastlanmaz. Sünni basımı makalatlarda ise bunun tam tersidir. ör: Mevlana’nın eserlerinde de benzer durumlar söz konusu. Bazı yayınlar ” Nat-ı Ali” ‘yi divanı kebirden çıkararak basım yapmıştır. Sonuçta, eserin veya eserlerin kendileştirme süzgecinden geçirilip kendi ideolojilerine uydurularak yayımlandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda ise; orjinal eserlere ulaşılmadan yorum yapılması doğru değildir, vesselam.

    Yanıtla
    • biralevi

      Hüseyni can
      makalatı kim basarsa bassın içinde kerbela ve 12 imam kelimeleri ehli beyt kelimesi yok
      bu size yeterli gelmiyormu?
      Bir alim düşünki Ehli Beyt dostu olsun kitap yazsın ama içinde bu kelimeleri hiç kullanmasın
      bu mümkünmü?

      Yanıtla
  • Hüseyni

    Bismillah
    Ellahumme Salli Ala Seyyidina Muhammed ve A-li Muhammed Ve Şahı Velayet Accil Ferec.
    Can yayınlarınca bastırılan Makalat farsçadan türkçeye çevrilmiş, hem türkçe hemde farsça olarak tek kitap halinde basılmış. Kitap nefsin ıslahı, nefsini bilme, Tanrı’ya ulaşma yolunda dervişlik makamı, müminin sıfatları,kalbin fenalıktan arınması gibi kulun makam, derece ve ilme taliplik yolunda zahiri kalıbından hakikat alemine, kalbin gizindeki sırra ulaşma yolundaki mertebelerine değinmiştir. Kitaptaki sözlerin doğruluğuna işareten de Resulullah(s.a.a.s) ve vasisi Hz.İmam Ali(a.s)’dan hadisler nakledilmiş. ör:
    “Hakikatte mümin odur ki hiçbir yaratığın hakkını haksız olarak eliyle ve diliyle zarar vermesin ve bu söze göre yaşasın.
    Hz. Ali(a.s) buyurmuştur:
    “Tanrı’nın emrini yüceltsin ve Tanrı’nın halkına şefkat etsin””(sayfa-25)

    Toprak ol toprak ki gül bitsin
    Çünkü ancak toprak mazharı küll

    Ve öylece ” Mütmainne” nin bu on aşaması var: Fakr ve sabır adalet ve insaf, ilim ve rıza, tahkik ve yakın, Aht ve Vefa, söylenen bu on aşama topraktan oluşur. Ve toprakta bir gizem vardır Ali’nin bir ismi “Ebu Turap”tır. Ve bu seviyeler bütün evliyaullah ve şühüda ermiş imamlarda( Yüce Tanrı’nın rızası hepsinin üzerine olsun) oluşmaktadır ve Salik(Yolcu) ki bu yüce seviyelere ve değerli makamlara ulaşır ve Velayete kavuşur. Velayet ve Nübüvvet Hakikat dünyasında birdir.
    (a.s) buyurdu:
    ” İçinizde iki emanet bırakıyorum yüce Tanrı’nın kitabı ve Ehl-i Beyt’im, O halde eğer istiyorsanız ki Hak yolunda sağlıklı kalasınız, ilahi kitap ve nebiler sultanının(a.s) evlatlarına tutunun.” (sayfa-44)
    MAKALAT
    Hünkâr Bektaş-ı Veli
    Not: Pir Sultan Abdal Hakk ve Ehlibeyt aşığı, Velayet takipçisidir.Ve birtakım deyişlerinde Hacı Bektaş Veli’yi andığı görülür. Bu doğrultuda ise; İmam Musa Kazım(a.s) soyundan gelen Hacı Bektaş Veli’nin öğretilerinin tıpkı Hz. Peygamber(s.a.a)’nin hadislerinde olduğu gibi birtakım Ehlibeyt düşmanlarınca değiştirip, Ehlibeyt(a.s) adları yerine kureyş kafirlerinin adlarının yazılmış olması kuvvetle muhtemel görülmektedir! Allah’ın hidayeti üzere olunuz; ve selametle, ve selam.

    Yanıtla
    • Biralevi

      Hüseyni can
      o konu forumda detaylı işlendi istersen bir göz at
      uyanıklar başka bir kitabı makalat diye sunuyorlar
      o kadar komiklerki
      kitabın içindeki sünni bilgileri görmedikleri gibi 4 kapı 40 makam olmadığınıda farketmiyorlar

      http://www.ehlibeytforum.com/viewtopic.php?f=68&t=3800

      Yanıtla
  • veli

    HACI BEKTAŞ-I VELİ’NİN SÜNNİ OLDUĞUNU SÖYLEMEK, SÜNNİLEŞTİRME POLİTİKASININ BİR PARÇASIDIR

    Osmanlı’dan beri günümüze kadar Anadolu’daki Aleviler üzerinde birçok oyunlar oynandı ve oynanmaya da devam ediliyor. Bu oyunların en önemlisi Alevileri Sünnileştirme politikasıdır. Bunun için çeşitli yollara başvurulmuştur. Yeri geldiğinde baskı yapılmış ve katledilmişler ve bazen de gizli ajanlar içlerine sokularak bazı yanış fikirler Alevilere verilmeye çalışılmıştır. Günümüzde de Diyanet Kurumu ve bazı üniversitelerin ilahiyat fakülteleri Hacı Bektaş-ı Veli üzerinde yoğunlaşıyorlar. Bu doğrultuda yani Alevilerin Sünnileştirilmeleri politikası içersinde Türkiye’de Hacı Bektaş-ı Veli’nin Sünni olduğuna dair bir tez ortaya atıldı. Bu şekilde Alevilerin kalbi, Sünniliğe ısındırılmak isteniyor. Yani demek istiyorlar ki: Bakın sizin sevdiğiniz ve saydığınız Hacı Bektaş-ı Veli de Sünni idi. Siz Aleviler ki Hacı Bektaş-ı Veli’yi annenizden ve babanızdan daha çok seversiniz. Öyleyse neden onun yolundan gitmiyorsunuz. O, Sünni idi; siz de Sünni olun. Bu yıllardır süren bir politikadır. Ama Aleviler yıllardır canlarıyla, mallarıyla ve kanlarıyla bu politikaya karşı durmuşlardır; Alevilik yaşamı mücadelesi vermişlerdir. Anadolu Aleviliği Hacı Bektaş-ı Veli ile yoğrulmuştur. Yani Hacı Bektaş-ı Veli, bir nevi Aleviliğin kalbi ve kalesidir. Eğer bu kale fethedilirse yani Hacı Bektaş-ı Veli’nin Aleviler içinde Sünni olduğu yer ederse, Anadolu Aleviliği bu yaşam savaşını kaybetmiş olur. Çünkü bu tezi duyan birçok alevi şu tehlikeli cümleyi kullanıyorlar: “Eğer Hacı Bektaş-ı Veli Sünni ise demek ki Sünnilik doğru ve hak imiş. Çünkü Hacı Bektaş-ı Veli’nin birçok kerameti var ve çok yüce bir şahsiyet. Böyle bir şahsiyettin gittiği yol kesinlikle doğrudur. Biz onu, annemizden ve babamızdan daha çok seviyoruz.”

    Dolaysıyla “Hacı Bektaş-ı Veli’nin Sünni olduğunu söylemek” Osmanlı’dan beri süre gelen ve günümüzde de devam eden Alevileri Sünnileştirme politikasının bir parçasıdır.” Allah-u Telala, biz Alevileri 14 Masumların ve 12 İmamların yolundan ayırmasın. Aleviliğin özünü yaşamayı bizlere nasip etsin.

    Yanıtla
  • gulbeyaz

    Hacı Bektaşi Veli Sunni olsa ne çıkar ,Alevi olsa ne çıkar .ve şimdiye kadar biz Alevilere ne kazandırmıştır ki bundan sonra da kazandırsın .biz Aleviliği mezhebimiz olan Caferiliği adı üstünde İmam Cafer (as) dan öğrenmeliyiz.Pir Sultan Abdal demiyor mu “Mezhepte Cafere düştüm diye “Uydurma kaynaklar yüzünden geldiğimiz durum işte ortada ve bu durumu ben çok vahim olarak görüyorum.Alevilerin zaten şu anda asimile olduğunu zaten sunnileştiğini nasıl göremiyorsunuz anlamış değilim .Gerçekten böyle yorumları okuduğumda ve Alevilerin /bizim yaşantımıza baktığımda şaşırıyorum.Abdest alan Aleviler sunniler gibi abdest alıyor,namaz kılan Aleviler sunniler gibi namaz kılıyor,Alevilerin Allah inancında büyük hatalar yanılgılar var,Alevilerin cenazeleri bile Sunni usülü .Siz bana Hacı Bektaş ın Alevilere ne kazandırdığı açıklar mısınız ?Peygamberimiz bize Kur an ve Ehlibeyt imi bıraktı .Yoksa Kur an ve Hacı Bektaşı mı .Şu anda yaşayan onca 12 İmam (as) soyundan gelen yol göstericiler varken asırlar önce ölmüş olan Hacı Bektaşı diriltmenin ne anlamı var anlamıyorum.Bir kitabı bile elimizde olmayan ,kimin yazdığı belli olmayan daha bir Caferi abdestini bile bize öğretememiş biri ,ve uçan kaçan hikayelerinden başka birşey bilmediğimiz biri bize yolumuzu nasıl öğretebilir ?

    Yanıtla
  • Mahmut

    Değerli can dostlar. Öncelikle lütfen birbirinizi incitmeyin. gönül evi kabe evi gibidir. yıkarsan bir daha kurulmaz dedikten sonra… Ben sizlerin ciddi araştırmalar yaparak bu yazıları ve yorumları yazdığınıza inanmak istiyorum. Sizlere bir gerçekten bahsedeceğim… Benim elimde 1950-1990 yılları arasında basılmış bir çok kitaplar var. Cafer-i Sadık Buyruğu, Evliyalar yatağı vs.vs. Şimdi size diyorum ki, Sünniler-yezidiler inanınız ki bilinçli olarak -ki yukarıdaki bir kaç yorumda da bu gerçeklere dikkat çeken yorumlar vardır- alevileri asimile etmek, zaman içerisinde aleviliği öldürmek ” haa bak gördün mü biz de aslında eninde ve sonunda kökümüz sünni imiş… vayy bee” dedirtmek, kendi inandıkları emevi ve abbasi uyduruk sünnetlerinin devamını sağlamak, “hz.12 imamları yok edemedik, öyleyse biz de başka yerden vururuz… alevileri birbirine nasıl düşürebilir” çalışmalarından, araya fitne ve fesat sokamasalar da en azından “acaba” diye düşündürtmek vb. nedenlerden dolayı bu gibi işleri bilinçli yapmaktadırlar. Yol tekdir. ayrılık-gayrılık olmaz dedikten sonra şöyle devam edeyim müsadenizle… Yukarıda ki bazı yorumlarda da açıkça söylendiği üzere: Benim okuduğum kitaplarda da asla ve asla ne sünnilikten, ne sözüm ona ilk 3 halifeden, ne orta parmak serçe parmaktan, ne ayaklarına yüz sürmeye geldim dediğinden ve ne de yezidi ve sünnilerin en ufak bir şekilde haklılığından veya bunu ima eden bir şeyden asla ve asla bahsetmemektedir. Yukarıdaki yazıları okuyunca dehşet, ibret ve hatta hayatımda yaşamadığım kadar şaşkınlık içerisinde kaldım. Yukarıdaki yorumlarda can kardeşlerimizin ve benim de dediğim gibi, inanın sırf “acaba bile yerleştirsek kar kardır” düşüncesi ve alçaklığı ile sünni yazar ve araştırmacılar tarafından kendilerine yontarak değiştirdikleri kitaplardan kaynaklanmaktadır. Ah keşke yazıları çook uzun yazabilseydim de sizlere bir çok gerçekleri hem ispat edebilseydim, hem de -ki, inşallah bu olmaz- bizler birbirimize acı sözler söylemeseydik. Bir düşünün, bundan kimin çıkarı olacak, neden sünniler asla birbirlerine hilaf düşecek sözler söylememeye gayret ediyor, birinin dediğini öteki dışlamıyor veya ters düşmüyor…. Birlik ve beraberliğimizi bozmaya yönelik bu oyunlara gelmeyelim canlar. Amaçlarına asla ulaşamayacaklar. Kitaplarda ehl-i beytten kesinlikle söz ediliyor, kesinlikle 12 imam ve soyundan, onlara aşk-ı muhabbetten söz ediliyor. 12 İmam aşkına deme, duvaz-ı imam ve meth-i sena edilmeden geçilmiyor. Canlar sizlere iyi günler diler ve asla ikilik değil, birlikte dirilik olduğunu önemle arz ediyorum. saygılarımla.

    Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.