Bir Gonca Gül (Hüseyin Yalçın)
Fatıma olmasaydı, yaratılmazdı Ali
Murtezâ’dan başka er, görmezdi sır cemâli
Kıyıldı nikâhları, gökyüzü sahnesinde
İki nur kavuştular, saâdet hânesinde
Gönderildi Müctebâ, yüce Mevlâ katından
İhtimâm gösterildi, Cebrâil tarafından
Yürüdü kanadında, Ruh-ûl Kudüs Emin’in
Uğurlandı Arş’ından, Melekût âleminin
Rahmân’ın gülşeninde açıldı bir gonca gül
Hasan geldi dünyaya, bürünerek nurdan tül
Kesildi Kevser ile, ebter diyen lal diller
Yeryüzü ziynetlendi; gökte yandı kandiller
Gelmemişti böyle nur, insan silsilesinde
Göklerin şerîf oğlu, Arş’ın himâyesinde
Nur çehresine nikâb, olmuştu ay ışığı
Benziyordu “Rahmet”e, güneş oldu âşığı
Sevinci sonsuz idi, sonsuzluk Resûlü’nün
Öptü nurlu elini, Mîrâc’ın Betûlü’nün
Kucakladı göklerin, emânet Zehrâ’sını
Kutsadı Hatice’nin, yektâ hâtırasını
Çok geçmedi peşinden, nur damlası muazzâm
Teşrif etti âlemi, Ma’sûm, Zebîh-i A’zam
İnmişti yer yüzüne, Arş’tan büyük kâfile
Sonunda beş oldular, tamamlandı âile
Hitab etti her zaman, şefkatli baba Tâ-Hâ
Baban fedâdır sana, kızım Ümm-ü Ebîhâ
Sen İlâhî nevâsın, cennetlerin bestesi
Kevseri Fâtıma’sın, Ehl-i Beyt’in annesi
Büyüdü iki kardeş nurun definesinde
Kerrâr’ın kutlu eşi, Hatûn’un sinesinde
Reyhâne oğulları, fetihler Nebisi’nin
Pervânesi oldular, “Hel Etâ” perisinin
Mutluluk peygamberi, tebliğe devam etti
Fetih müyesser oldu, Hak dinini yüceltti
Nübüvvet mührü olan, mübârek omuzuna
Kondu “Hümây-ı Rahmet”, Ka’be şahitti buna
İletmişti Nebi’miz, son “Vedâ Hutbe”sinde
“Ki buyurdu Rabb’imiz, Mâide suresinde
Emânetimdir size, Hak’tan gelen bu Kur’ân
Ehl-i Beyt onun eşi, hakka, bâtıla Furkân”
Sınandı geçti devir, ilk Resûl sonra Betûl
Ardından da Murtezâ, göçtüler Hakk’a melûl
Meveddet âilesi, sayılmadı emânet
Hayret ! Oysa ne kadar, var idi delil, âyet
Küfrün gizli ilâhı, Müslüman kisvesinde
Kandırdı ahmakları, Tevhid elbisesinde
Zulmün kanlı silahı, dîn îmân kılıfında
Saklanarak bilendi, mazlumların boynunda
Satılmıştı imanlar, servet, şöhret, makama
Kalmamıştı sadâkat, Muhammedî İslâm’a
Nebevî kelâmları, değiştirip bozdular
Emevî yalanları, hep uydurup yazdılar
Cahiliyet mantığı inatla geldi geri
Sarsmıştı İslamlığı saltanat hileleri
Bâtıl çıktı ortaya, takvâ iddiasında
Öldürüldü adalet cellatlar sehpasında
Vefâsızlar terk edip hakikat imâmını
Aldılar bu dünyanın, üç günlük makamını
Çok eziyyet ederek, mazlumlar sultânına
Pek hâince girdiler, Müctebâ’nın kanına
Şam’da çıkan fitnenin sermâyesi, nifâk, kin
Alınmak istenmişti intikâmı “Bedir”in
Evlâd-ı Muhammed’e, nefretle saldırdılar
Fâtihâ’nın gülünü, zehirle soldurdular
Zeyneb’in başında var, yine mâtem bulutu
Okladı hayasızlar, el üstünde tâbûtu
Bırakmadılar yatsın, dedesinin yanına
Hüzünlü döndü kervan, hüzün kabristânına
Hüseyin Yalçın
Sefer-1421-IĞDIR