AleviSesi

Alevilik, Hz. Ali (a.s)'ın yolundan gitmektir.

Köşe Yazıları

Yol Yezitlerinin Yozlaştırma Oyunları

Malumunuz, biz de her zaman vurguluyoruz, pirinçteki beyaz taşlar siyah taşlardan daha tehlikelidir.  Aleviliğin özüne ulaşmasında, kendini yeniden, öz kaynaklarıyla düzeltmesi sürecinde yola taşan koyan en büyük ve tehlikeli kesim Alevî kisveli yol yezitleridir. Bunların bir başka ismi ise “münafık”tır. Bakara suresinde Allah onları şöyle tarif ediyor:

İnsanlardan öyleleri vardır ki “Biz Allah’a ve Ahiret gününe iman ettik.” derler. Oysa inanmış değillerdir. (Sözde) Allah’ı ve iman edenleri aldattılar. Oysa onlar yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller. (Bakara 8-9)

İman edenlerle karşılaştıkları zaman “İman ettik.” derler. Şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında ise derler ki “Şüphesiz sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz.” (Bakara14)

Bu münafıklara sorduğunuz zaman sizden daha fazla Müslüman’dırlar. Aleviliğin, 12 İmamların, Ehl-i Beyt’in lafını ağızlarından eksik etmezler. Ama bu, tıpkı Muaviye’nin yaptığı gibi bir aldatmacadır. Onlar tıpkı Yezit ve Muaviye gibi şeytanlık yapmaktadırlar ve tıpkı onlar gibi din adına, yol namına yola karşı savaşmaktadırlar.

“Zehri bal ile vermek” deyimi bunların en şeytani oyunlarını ifade etmek için birebirdir. Hak ile batılı birbirine karıştırıp öyle sunarlar. İşte bu sayede insanların akıllarını karıştırmak ve insanları kendi batıl yollarına sürüklemek niyetindedirler. Tıpkı şeytanın insanları sapmışların yoluna götürmek için bazen doğru konuşması gibidir, bunların vaziyeti.

Tarihi belgelerdeki hakikatleri örtbas etmek için ellerinden geleni yaparlar. Ve bu yolda onların en büyük destekçileri hiç şüphesiz Hıristiyanlar ve Yahudilerdir.

Amaçlarına ulaşmak uğruna, hakkı bulanları sürekli karalamak, onlara saldırmak en büyük oyunlarından bir başkasıdır. Hakikati görenleri dışlarlar, onları hak etmediği şeylerle itham ederler. İftira dahi atarlar.

Ehl-i Beyt’in yeminli, gizli düşmanları olan bu yol yezidi Sebatayist Bektaşilerin diğer en büyük şeytani oyunu ise kavramların içini boşaltmak, bir kavram kargaşası meydana getirmek ve bu sayede insanları hakikatten, öz, temiz Alevilikten uzaklaştırmaktır. Ehl-i Beyt inancının temellerinden biri olan masumiyet inancını doğrudan reddedemedikleri için 14 Masumların, Hz Peygamber (saa), Hz Fatıma (sa) ve Hz. On İki İmamlar (as) olduğu hakikatini gizlemeye çalışırlar. 14 masumların Ehli Beyt soyundan gelen bebek ya da Kerbela’da küçük yaşta öldürülmüş çocuklar olduklarını söylerler. Ve Ehl-i Beyt’ten çocuk yaşta ölmüş sadece 14 masum çocuğun ismini zikredeler. “ Ya bundan daha fazlası yok mudur?” sorusunu soranları ise değişik safsatalarla, sorgulamaktan caydırmakla susturmaya çalışırlar. Bu şekilde bu kavramın içini boşaltmak, masum hidayet önderlerine ve Kuran’a karşı yapılmış en büyük Yezidî hareket değil midir?

İnsanları On iki İmam şeriatından soğutmak için Vahhabî, Selefîlerin uyguladıkları bozuk din anlayışının şeriatını ön plana getiriyorlar. Ve insanların anlamakta zorlanacağı kısımları suiistimal ediyorlar. Özü Arapça bir sözcük olan şeriat sözcüğünü “şeri at” şeklinde gramerce ve Osmanlıca yazım kurallarınca mümkün olmayan bir şekilde sırf ses benzerliğinden faydalanarak çarpıtmaktadırlar. Oysaki şeriat sözcüğü kök olarak “Şın, ra, ayın” harflerinden türetilmiş bir sözcüktür.

Bu şekilde kavramlardaki ses benzerliklerinden faydalanarak ortaya koydukları safsatalardan bir başkası ise şudur:  “Aşura” sözcüğünün Arapça 10. Gün anlamına gelmediğini, aslının “aş-u ra” olduğu safsatasını da yine aynı dilbilimsel çelişkilerle ve kuralsızlıklarla ayırmaktadırlar. Buradaki amaç ise Hz Hüseyin’in (as) şanlı Kerbela kıyamının, Aşura mesajının insanlara ulaşmasına mani olmaktır. Bu amaç da yine Emevilere hizmet etmektedir. Zira iddia ettikleri gibi Türkçe bir sözcük olan “aş” sözcüğü ile Farsça bir sözcük olduğunu iddia ettikleri “ra” sözcüğüyle bu şekilde bir tamlama oluşturulup “yol yemeği” manasını çıkarmaları imkânsızdır. Bu dilbilgisi açısından imkânsızdır. Çünkü Türkçe sözcüklerle Arapça veya Farsça tamlama kurallarıyla tamlama oluşturulması imkânsızdır. Üstelik “yol”un Farsçası “ra” değil “rah”tır.

Bunlara benzer bir başka saptırmayı da yine Alevi sözcüğünde yapmaktadırlar. Bu sözcüğün Hz Ali (as) ile dahi bir ilgisi olmadığını iddia etmektedirler. Bu görüşlerinin çürüklüğünü anlamak için biraz dilbilgisi bilmek yeterlidir. Ama insanlar genel olarak Arapça kurallardan habersiz olduklarından, insanların kafasını yine bu şekilde ses benzerliklerinden faydalanarak karıştırmaktadırlar. Alevi sözcüğü asla “alev” sözcüğünden türememiştir.  Bunu kavramak için bu sözcüğün de Osmanlıca yazılışlarına bakacak olursak durumu daha iyi kavramış olacağız. Çünkü Osmanlıca okunması ve yazılması zor bir alfabe olmasına rağmen sözcüklerin manasını yazılış farklılıklarından dolayı daha kolay vermektedir. Arapça bir sözcük olan Ali sözcüğü “ayın, lam, ye” harfleriyle yazılmaktadır. “–i” eki ise Arapçada ait olma, tabi olma anlamı verir. Sonu “ye” harfi ile biten sözcüklere ise “ye” harfindeki şeddeyi attırıp “ve” harfine dönüştürerek gelir.

“Mimar-mimarî, tarih- tarihî, hukuk-hukukî” örnekleri “-î” ekinin normal gelimini örneklendirir. “Musa-Musevi, İsa-İsevi, Ali-Alevi” Bu örneklerde gördüğümüz gibi ikinci husus açıklığa kavuşmaktadır. Çünkü Musa ve İsa sözcüklerinin son harfi de tıpkı Ali isminin son harfinde olduğu gibi Arapçada “ye” ile yazılır ve “-î- ekini aldığı zaman aynı şekilde “-vî” olarak gelir.

Anlaşıldığı gibi, basit birkaç Türkçe, Arapça dilbilgisi; ek-kök; sözcük türetme-tamlama kurma kuralı bilindiği zaman bu safsataların uydurma olduğu, hiçbir dayanağının olmadığı, sadece bir takım ses benzerliklerinden ve Türkiye Türkçesi yazım kurallarındaki benzer yazılımlardan kaynaklanan zafiyetlerden faydalanılarak uydurulmuş olduğu anlaşılmaktadır. Bu safsataları ortaya atanların tek gayesi ise daha önce de belirttiğim gibi, kavram kargaşası oluşturmak, kavramların manasını çarptırmak-içini boşaltmak suretiyle insanların akıllarını karıştırmaktır.

O halde bizlerin çok daha uyanık olması, bize anlatılanların ya da dayatılanların aslını araştırmaya gayret göstermesi gerekmektedir. Zira bu şekilde Muaviyece hilelerden istifade edip tağuta hizmet etmeye gayret gösteren yol yezitleri, geçmişte olduğu gibi her zamanda ve mekânda şeytanî bir duruşla karşımızda durmaya devam edecektir.

Rabbim yezitlere ve yol yezitlerine fırsat vermesin, Rabbim O’nun gelişini çabuklaştırsın.

Özcan CANPOLAT

The following two tabs change content below.

Özcan CANPOLAT

Latest posts by Özcan CANPOLAT (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.