AleviSesi

Alevilik, Hz. Ali (a.s)'ın yolundan gitmektir.

Köşe Yazıları

İsrail Oğullarının Öyküsünden Alınacak Dersler

Kur’an-ı Kerim’in en çok üzerinde durduğu ve muhtelif sure ve ayetlerde öykülerini tekrar tekrar anlattığı kavim hiç şüphesiz Beni İsrail’dir. Bunun hikmeti ise onların hayat öykülerindeki ibret verici derslerde yatmaktadır. Benzer durumlar bir insan olarak ve bir ümmet olarak her insanın ve her ümmetin başına gelebilecek türden olduğu için Allah-u Teâlâ onları bizim gözlerimizin önüne sererek der ve ibret almamızı istemiştir. Dolayısıyla bizler de İslam Ümmeti olarak bu kavmin ibret verici serüvenlerini Allah’ın kitabından dikkatlice okuyup üzerinde tefekkür etmeli ve hayatımız için, günümüz için, ümmetimiz için onlardan ders çıkarmalıyız.
Kur’an’ın bizlere nakledip ardından“Ey akıl sahipleri, ibret alın” buyurduğu bütün öykülerden, özellikle hepsinden daha ilginç ve daha ibret verici olan İsrailoğulları kıssasından ders çıkaracağımıza, bunları sanki nev’ine münhasırmış gibi değerlendirip kulak ardı edenler maalesef benzer yanlışları ve felakete götüren duruşları sergilemiş, ümmetin nice adı konulmamış Beni İsrail kıssaları yaşamasına vesile olmuşlardır. Eğer İslam Ümmeti Allah-u Teala’nın “Ey iman edenler! Siz de Musa’ya eziyet edenler gibi olmayın. Nihayet Allah onu, dedikleri şeyden temize çıkardı. O, Allah yanında şerefli idi.”(Ahzap/69) öğüdünü hakkıyla dinleyip Beni İsrail’in yaptıklarından gereken dersi çıkarsalardı bugün ümmetin hâl-i pürmelâli böyle olur muydu?
Her halükarda bizler de bugün bu kıssadan gereken dersleri çıkarmazsak aynı akıbet bizleri de hiç şüphesiz beklemektedir. İsimler, sahneler, roller, oyuncular ve figüranlar farklı olsa da. Biz, Kuran’ı Kerim’den istifadeyle İsrailoğulları’nda cereyan eden ve bizler için ders niteliğini taşıyan bazı yazarların ‘Yahudi Temayülleri’ diye de nitelendirdikleri en önemli düşünce ve duruşları özetle sizlere aktarmaya çalışacağız. İnşallah ki hepimiz için faydalı ve gafletlerden uyanma vesilesi olur.

1) Nankörlük:
Kur’anı Kerim İsrailoğuları’na emsaline tarihte belki de rastlanmayacak kadar maddi ve manevi nice nimetler verildiğinden ve bu açıdan alemlere üstün kılındığından bahsetmektedir.

“Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetlerimi hatırlayın, bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size vâdettiklerimi vereyim. Yalnızca benden korkun.” (Bakara/40)

“Andolsun ki biz, İsrailoğullarına Kitap, hüküm ve peygamberlik verdik. Onları güzel rızıklarla besledik ve onları dünyalara üstün kıldık. * Din konusunda onlara açık deliller verdik. Ama onlar kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Şüphesiz Rabbin, ayrılığa düştükleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.” (Casiye/16-17)

Görüldüğü gibi Allah-u Teâlâ onlara verdiği nimetleri hatırlatıyor ama Beni İsrail bu büyük nimetlerin şükrünü hakkıyla eda edeceklerine nankörlüğü kendilerine gönderilen yüzlerce peygamberi öldürmeye kadar ilerletmiş ve azgınlıklarını ortaya koymuşlardır.

2) Haddini Bilmezlik, Refah Ve Dünya Düşkünlüğü:
Beni İsrail kendilerine verilen nimetlere hiçbir zaman kani olmamış ve alacaklı pozisyonunda hep daha fazlasını isteyerek mevcut durumlarından şikayetçi olmuşlardır. Almaya gelince hep daha fazlasını almak istemiş ama vermeye ve mesuliyetlerini ifa etmeye gelince tam aksi bir duruş sergilemişlerdir. Burada bu konudaki ayetlerden sadece bir numunesini vermekle yetiniyoruz:

“Hani siz (verilen nimetlere karşılık): Ey Musa! Bir tek yemekle yetinemeyiz; bizim için Rabbine dua et de yerin bitirdiği şeylerden; sebzesinden, hıyarından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından bize çıkarsın, dediniz. Musa ise: Daha iyiyi daha kötü ile değiştirmek mi istiyorsunuz? O halde şehre inin. Zira istedikleriniz sizin için orada var, dedi. İşte (bu hadiseden sonra) üzerlerine aşağılık ve yoksulluk damgası vuruldu. Allah’ın gazabına uğradılar. Bu musibetler (onların başına), Allah’ın âyetlerini inkâra devam etmeleri, haksız olarak peygamberleri öldürmeleri sebebiyle geldi. Bunların hepsi, sadece isyanları ve taşkınlıkları sebebiyledir.” (Bakara/61)

Görüldüğü gibi yukarıda bahsedilen ruh hallerini ortaya koyduktan sonra onların bu durumunu azgınlık ve haddini bilmezlik olarak nitelendirmektedir. İşte isteyince böyle haddini bilmezlik yaparken, sorumluluk almaya gelince tam tersini yapıyorlardı. Bunu aşağıdaki ayet çok çarpıcı bir şekilde beyan etmektedir.

“Ey Musa! Onlar orada bulundukları müddetçe biz oraya asla girmeyiz; şu halde, sen ve Rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız” dediler.” (Maide/24)

Yine ayette de zikredildiği gibi bu duruşu sergileyenler ukalalıklarının cezasını zillet ve meskenetle ödemiş ve ödeyeceklerdir.

3) Kendini Beğenmişlik, Kibir Ve Hep Farklı Olduğunu Düşünmek:
İsrailoğulları’nda bulunan en önemli illetlerden birisi de kendilerinin seçilmiş bir millet, ayrıcalıklı bir ümmet olarak görmeleri ve Allah’la aralarında adeta özel bir akrabalık bağı varmış gibi davranmaları idi. Bu ayetler bu hastalığı açıkça göstermektedir:

Yahudiler ve Hıristiyanlar “Biz Allah’ın oğulları ve sevgilileriyiz” dediler. De ki: Öyleyse günahlarınızdan dolayı size niçin azap ediyor? Doğrusu siz de O’nun yarattığı insanlardansınız. O, dilediğini bağışlar ve dilediğine azap eder. Göklerde, yerde ve ikisinin arasında ne varsa mülkiyeti Allah’a aittir. Sonunda dönüş de ancak O’nadır.” (Maide/18)

“İsrailoğulları: Sayılı birkaç gün müstesna, bize ateş dokunmayacaktır, dediler. De ki (onlara): Siz Allah katından bir söz mü aldınız -ki Allah sözünden caymaz-, yoksa Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?” (Bakara/80)

Ayetler onlardaki bu müzmin hastalığı başka bir açıklamaya gerek kalmayacak şekilde ortaya koymuştur.

4) Cüret, Töhmet Ve Küstahlık:
Beni İsrail’deki küstahlık ruhu sadece peygamberlerine karşı değil -haşa- Allah’a varacak kadar ilerlemişti. Yukarıda “Ey iman edenler! Siz de Musa’ya eziyet edenler gibi olmayın. Nihayet Allah onu, dedikleri şeyden temize çıkardı. O, Allah yanında şerefli idi.”(Ahzap/69) ayetini zikretmiştik. Yine şöyle buyurmaktadır: “Bir zaman Musa kavmine: Ey kavmim! Benim, Allah’ın size gönderdiği elçisi olduğumu bildiğiniz halde niçin beni incitiyorsunuz? demişti. Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini saptırmıştı. Allah, fâsıklar topluluğunu doğru yola iletmez.” (Saff/5) Onların peygamberleri öldürecek kadar azgınlaşmalarını da birçok ayette (Bakara/61, Al-i İmran/21, Al-i İmran/112) görmekteyiz. Evet onlar bu kadarıyla da yetinmeyip Allah-u Teala’ya karşı bile cüretkar davranacak kadar azgınlaştılar. Aşağıdaki ayetlerde bunu açık bir şekilde görmekteyiz:

“Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır (sıkıdır), dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lânet olasılar! Bilâkis, Allah’ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun ki sana Rabbinden indirilen, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttırır. Aralarına, kıyamete kadar (sürecek) düşmanlık ve kin soktuk. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa (fitneyi uyandırmışlarsa) Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar; Allah ise bozguncuları sevmez.” (Maide/64)

“Gerçekten Allah fakir, biz ise zenginiz” diyenlerin sözünü andolsun ki Allah işitmiştir. Onların (bu) dediklerini, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ile birlikte yazacağız ve diyeceğiz ki: Tadın o yakıcı azabı!” (Ali İmran/181)

5) Din Ve Dünyalarını Bir Arada Yürüttükleri Müddetçe Dindarlık Taslamaları:
En bariz şekliyle Beni İsrail’de görülen bu hastalık şiddet ve zaafıyla çeşitli fert ve toplumlarda kendini göstermiştir. Bu tip insanlar dinin dünyalarına dokunmadığı ve dünyevi menfaatleriyle, dini ve uhrevi menfaatleri çelişmediği müddetçe dinden dindarlıktan dem vururlar. Ama iş tercih noktasına gelince, bu ikisinden birisini diğerine tercih etme zorunluluğu hasıl olunca çoğunun tercihini dünyadan ve nefsani heveslerinden yana yaptıklarını görürsün.

“Andolsun biz Musa’ya Kitab’ı verdik. Ondan sonra ard arda peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa’ya da mucizeler verdik. Ve onu, Rûhu’l-Kudüs ile destekledik. (Ne var ki) gönlünüzün arzulamadığı şeyleri söyleyen bir elçi geldikçe ona karşı büyüklük tasladınız. (Size gelen) peygamberlerden bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürdünüz.” (Bakara/87)

İmam Hüseyn’in şu mübarek sözü ne kadar güzel özetliyor bu hastalığı:
“İnsanlar dünya kuludur; din ise dillerine dolaşıp durur. Dinin sayesinde geçimleri iyi olduğu müddetçe, onun etrafında bulunurlar; ama zorluklarla imtihan edildiklerinde ise gerçek dindarlar azalır.” (Tarih-i Taberi, c.7, s.300)

6) Sorumsuzlukları:
“Ey Musa! Onlar orada bulundukları müddetçe biz oraya asla girmeyiz; şu halde, sen ve Rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız” dediler. * Musa: “Rabbim! Ben kendimden ve kardeşimden başkasına hakim olamıyorum; bizimle, bu yoldan çıkmış toplumun arasını ayır” dedi. * Allah, “Öyleyse orası (arz-ı mukaddes) onlara kırk yıl yasaklanmıştır; (bu müddet içinde) yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Artık sen, yoldan çıkmış toplum için üzülme” dedi.” (Maide, 24-26)

7) Rahatlık Ve Refah Zamanında Büyük İddialarda Bulunup İmtihan Ve Amel Zamanında Sahneyi Boşaltmaları:
“De ki: Ey Yahudiler! Bütün insanlar değil de, yalnız, kendinizin Allah’ın dostları olduğunuzu iddia ediyorsanız, bunda da samimi iseniz, haydi ölümü temenni edin (bakalım)! * Ama onlar, önceden yaptıklarından dolayı ölümü asla temenni etmezler. Allah, zalimleri çok iyi bilir.” (Cuma, 6-7)
Yahudilerin bu özelliğini gösteren bir başka çarpıcı olay meşhur Talut-Calut olayıdır. Bakara suresinin 246 ila 252. ayete kadar bu olay anlatılmaktadır ki yazının fazla uzamaması için ayetleri buraya aktarmıyoruz.

8) Şiddetli Dünya Düşkünlüğü:
“Yemin olsun ki, sen onları (Yahudileri) yaşamaya karşı insanların en düşkünü olarak bulursun. Putperestlerden her biri de arzular ki, bin sene yaşasın. Oysa yaşatılması hiç kimseyi azaptan uzaklaştırmaz. Allah onların yapmakta olduklarını eksiksiz görür.” (Bakara, 96)
Yukarıda geçen Cuma suresindeki 6-7.ayetler de bunun delili…

9) Verdikleri Ahitlere Sadık Kalmayışları Ve Hıyanetleri:
“Andolsun ki Allah, İsrailoğullarından söz almıştı. (Kefil olarak) içlerinden on iki de başkan göndermiştik. Allah onlara şöyle demişti: Ben sizinle beraberim. Eğer namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, peygamberlerime inanır, onları desteklerseniz ve Allah’a güzel borç verirseniz (ihtiyacı olanlara Allah rızası için faizsiz borç verirseniz) andolsun ki sizin günahlarınızı örterim ve sizi, zemininden ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim inkâr yolunu tutarsa doğru yoldan sapmış olur. * Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler (kitaplarını tahrif ederler). Kendilerine öğretilen ahkâmın (Tevrat’ın) önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.” (Maide, 12-13)

“Andolsun ki İsrailoğullarının sağlam sözünü aldık ve onlara peygamberler gönderdik. Ne zaman bir peygamber onlara nefislerinin arzu etmediğini (ilâhî hükümleri) getirdi ise bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler. * Bir belâ olmayacak zannettiler de kör ve sağır kesildiler. Sonra Allah tevbelerini kabul etti. Sonra içlerinden çoğu yine kör ve sağır oldu. Allah onların yaptıklarını görmektedir.” (Maide, 70-71)

“Söz vermeleri (ni takviye) için Tûr’u başlarına diktik de onlara, “Baş eğerek kapıdan girin” dedik, “Cumartesi günü sınırı aşmayın” dedik. Kendilerinden sağlam söz aldık. * Sözlerinden dönmeleri, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ve “Kalplerimiz kılıflanmıştır” demeleri sebebiyle (onları lânetledik, türlü belâlar verdik. Onların kalpleri kılıflı değildir;) tam aksine küfürleri sebebiyle Allah o kalpler üzerine mühür vurmuştur; pek azı müstesna artık iman etmezler.” (Nisa, 154-155)

10) Tahrif:
Beni İsrail’in özellikle ahbar denilen âlim, ulema takımın en bariz özelliklerinden birisi, nefsani ve dünyevi hedef ve menfaatlerine ulaşmak için, Allah’ın dininde çeşitli tahrif ve tasarruf girişimleriydi.
“Şimdi (ey müminler!) onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysaki onlardan bir zümre, Allah’ın kelâmını işitirler de iyice anladıktan sonra, bile bile onu tahrif ederlerdi.” (Bakara/75)
Bunu birkaç şekilde gerçekleştiriyorlardı.

a) Kelimelerin, Cümlelerin Yerini Değiştirerek:
“Yahudilerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirirler, dillerini eğerek, bükerek ve dine saldırarak (Peygambere karşı) “İşittik ve karşı geldik”, “dinle, dinlemez olası”, “râinâ” derler. Eğer onlar “İşittik, itaat ettik, dinle ve bizi gözet” deselerdi şüphesiz kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olacaktı; fakat küfürleri (gerçeği kabul etmemeleri) sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Artık pek az inanırlar.” (Nisa/46)

“Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler (kitaplarını tahrif ederler). Kendilerine öğretilen ahkâmın (Tevrat’ın) önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.” (Maide/13)

“Ey Resûl! Kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyle “inandık” diyen kimselerden ve yahudilerden küfür içinde koşuşanlar(ın hali) seni üzmesin. Onlar durmadan yalana kulak verirler, ve sana gelmeyen (bazı) kimselere kulak verirler; kelimeleri yerlerinden kaydırıp değiştirirler. “Eğer size şu verilirse hemen alın, o verilmezse sakının!” derler. Allah bir kimseyi şaşkınlığa (fitneye) düşürmek isterse, sen Allah’a karşı, onun lehine hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah’ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar için dünyada rezillik vardır ve ahirette onlara mahsus büyük bir azap vardır.” (Maide/41)

b) İlahi Ayetleri Gizleyerek-Eksilterek-:
“(Yahudiler) Allah’ı gereği gibi tanımadılar. Çünkü “Allah hiçbir beşere bir şey indirmedi” dediler. De ki: Öyle ise Musa’nın insanlara bir nûr ve hidayet olarak getirdiği Kitab’ı kim indirdi? Siz onu kâğıtlara yazıp (istediğinizi) açıklıyor, çoğunu da gizliyorsunuz. Sizin de atalarınızın da bilemediği şeyler (Kur’an’da) size öğretilmiştir. (Resûlüm) sen “Allah” de, sonra onlan bırak, daldıkları bataklıkta oynayadursunlar!” (Enam/91)

“Elinizdekini (Tevrat’ın aslını) tasdik edici olarak indirdiğime (Kur’an’a) iman edin. Sakın onu inkâr edenlerin ilki olmayın! Âyetlerimi az bir karşılık ile satmayın, yalnız benden (benim azabımdan) korkun.* Bilerek hakkı bâtıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin.” (Bakara, 41-42)

c) Kendi yazdıklarını vahiy diye yutturarak-kitaba ilave ederek:
“Kitabı elleriyle yazıp sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için “Bu Allah katındandır” diyenlere yazıklar olsun! Elleriyle yazdıklarından ötürü vay haline onların! Ve kazandıklarından ötürü vay haline onların!” (Bakara, 79)

d) Kendi Heva Ve Heveslerine Göre Dinde Ameli Tasarruf:
Beni İsrail’in bu tasarrufunun en bariz örneği Cumartesi yasağı hakkındaki tutumlarıydı. Allah-u Teala imtihan için Cumartesi günü onlara balık avlamayı yasaklamıştı. Öbür taraftan o gün balıklar bol bol ortaya çıkarlardı. Ama diğer günler seyrekleşirlerdi. Onlar ise, akıllarınca uyanıklık yapıp  hem yasağa uymak için, hem de balığı kaçırmamak (tabiri caizse bir taşla birkaç kuş vurabilmek) için Cumartesi günleri denizin veya gölün kenarlarında açtıkları havuzlara balıkları dolduruyor, diğer günlerde ise gelip onları avlıyorlardı! Aşağıdaki ayetlerde bu olaya ve onlar için doğurduğu kötü akıbete işaret edilmektedir:

“Cumartesi tatili, ancak onda ihtilaf edenlere (farz) kılınmıştı. Kıyamet günü Rabbin, muhakkak onların ihtilafa düştükleri şey hakkında aralarında hüküm verecektir.” (Nahl, 124)

“İçinizden cumartesi günü azgınlık edip de, bu yüzden kendilerine: Aşağılık maymunlar olun! dediklerimizi elbette bilmektesiniz. * Biz bunu (maymunlaşmış insanları), hadiseyi bizzat görenlere ve sonradan gelenlere bir ibret dersi, müttakîler için de bir öğüt vesilesi kıldık.” (Bakara, 65-66)

“Onlara, deniz kıyısında bulunan şehir halkının durumunu sor. Hani onlar cumartesi gününe saygısızlık gösterip haddi aşıyorlardı. Çünkü cumartesi tatili yaptıkları gün, balıklar meydana çıkarak akın akın onlara gelirdi, cumartesi tatili yapmadıkları gün de gelmezlerdi. İşte böylece biz, yoldan çıkmalarından dolayı onları imtihan ediyorduk.” (A’raf, 163)

11) Aralarında İhtilafa Düşmeleri:
Kur’an’ın Beni İsrail hakkında önemle vurguladıkları hususlardan birisi de onların aralarındaki şiddetli ihtilaflarından ibarettir. Bunun temelini ise azgınlık ve kıskançlığa dayandırmaktadır.
“Yemin olsun, biz, İsrailoğullarına Kitap’ı, hükmetme gücünü, peygamberliği verdik, onları temiz yiyeceklerden rızıklandırdık ve kendilerini âlemler üzerine imtiyazlı kıldık. * Onlara, iş ve yönetime ilişkin açık-seçik belgeler verdik. Onlar, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki azgınlık ve kıskançlık yüzünden ihtilafa düştüler. Hiç kuşkusuz, Rabbin, onlar arasında, tartışıp durdukları şeyle ilgili olarak kıyamet günü hüküm verecektir.” (Casiye, 17)

12) Hedeflerine Ulaşmak İçin Yalan, Töhmet Ve İftirayı Mübah Görmeleri:
“Başlarına gelenler; ahitlerini bozmaları, Allah’ın ayetlerini inkâr etmeleri, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ve “Kalplerimiz kılıflıdır” demeleri, daha doğrusu, küfürleri yüzünden Allah, kalpleri üzerine mühür basmıştır da pek azı müstesna, iman etmezler. * Küfürleri sebebiyle, Meryem aleyhinde büyük bir yalan söylemeleri yüzünden…” (Nisa, 155-156)

13) Her Fitne Ve Dalalet Rüzgarına Rahatlıkla Kapılmaları:
Hz. Musa’nın yıllarca zahmet ve tebliğinden sonra kırk gün içlerinden ayrılmasıyla, döndüğünde Samiri’nin fitne ve vesveseleriyle hepsi buzağıperest olmuşlardı.

“Ve Mûsa ile kırk gece için sözleşmiştik de siz bunun ardından buzağıyı tanrı edinmiştiniz. Zulme sapmıştınız siz. * Belki şükredersiniz diye bunun ardından da sizi affetmiştik.” (Bakara, 51-52)

“Yemin olsun ki, Mûsa size açık-seçik hak beyanlarla gelmişti de onun arkasından buzağıyı ilah edinmiştiniz. Zalimlersiniz sizler. * Hani, kesin söz almıştık sizden de Tûr’u üzerinize kaldırmıştık. “Size verdiğimizi kuvvetlice tutun ve dinleyin!” demiştik. Şöyle demişlerdi: “Dinledik ve isyan ettik.” İnkârları yüzünden gönüllerine buzağı içirildi. De ki: “Eğer inanan kişilerseniz, ne kötü şeydir size imanınızın emretmekte olduğu!” (Bakara, 92-93)

“Ehlikitap, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Zaten onlar Mûsa’dan da bundan daha büyüğünü istemişlerdi. Demişlerdi ki: “Allah’ı bize açıktan göster.” Bunun üzerine zulümlerinden ötürü kendilerini yıldırım çarpmıştı. Sonra kendilerine açık-seçik kanıtların gelişi ardından buzağıya taptılar. Biz onların bu günahını da affettik. Biz Mûsa’ya apaçık bir kanıt/bir hükmetme gücü verdik.” (Nisa, 153)

14) İnat Ve Geçmişten İbret Almamaları:
“Yemin olsun ki, Mûsa size açık-seçik hak beyanlarla gelmişti de onun arkasından buzağıyı ilah edinmiştiniz. Zalimlersiniz sizler. * Hani, kesin söz almıştık sizden de Tûr’u üzerinize kaldırmıştık. “Size verdiğimizi kuvvetlice tutun ve dinleyin!” demiştik. Şöyle demişlerdi: “Dinledik ve isyan ettik.” İnkârları yüzünden gönüllerine buzağı içirildi. De ki: “Eğer inanan kişilerseniz, ne kötü şeydir size imanınızın emretmekte olduğu!” (Bakara, 92-93)

“Şöyle demiştik: “Girin şu kente; orada, dilediğiniz yerde bol bol yiyin. Kapıdan secde ederek girin ve ‘Affet bizi!’ deyin ki, hatalarınızı bağışlayalım. Biz güzel davranıp, güzellik üretenlere daha fazlasını da veririz.” * Ne var ki zulme sapanlar, bir sözü kendilerine söylenmiş olandan başkasıyla değiştirdiler. Bunun üzerine biz, bu zalimler üstüne, ürettikleri kötülüklere karşılık olarak gökten bir pislik indirdik.” (Bakara, 58-59)

“Onlara şöyle denildi: Şu kentte oturun, orada istediğiniz yerden yiyin. ‘Affet!’ diye yalvarın; kapıdan da secde ederek girin ki, hatalarınızı bağışlayalım. Güzel düşünüp güzel iş yapanlara daha fazlasını da vereceğiz. * Onların zulme sapanları, bir sözü, kendilerine söylenenin dışında bir sözle değiştirdiler. Bunun üzerine biz de üzerlerine gökten bir pislik azabı saldık; çünkü zulmediyorlardı.”

“Kesin söz vermeleri için Tûr’u üzerlerine kaldırdık ve onlara: “Kapıdan secde ederek girin.” dedik. Onlara şunu da söyledik: “Cumartesi gününde azgınlık yapmayın.” Onlardan sapasağlam bir söz almıştık. * Başlarına gelenler; ahitlerini bozmaları, Allah’ın ayetlerini inkâr etmeleri, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ve “Kalplerimiz kılıflıdır” demeleri, daha doğrusu, küfürleri yüzünden Allah, kalpleri üzerine mühür basmıştır da pek azı müstesna, iman etmezler.” (Nisa, 154-155)

15) Sürekli Fitne-Fesat Çıkarmaları:
“Yahudiler dediler ki: “Allah’ın eli bağlıdır.” Kendi elleri bağlandı/elleri bağlanasıcalar! Söylemiş oldukları yüzünden lanetlendiler. Söylediklerinin aksine, Allah’ın iki eli de alabildiğine açıktır; dilediği gibi bağışta bulunur. İnan olsun ki, Rabbinden sana indirilen, küfür ve taşkınlık yönünden onları iyice azdıracaktır. Onların arasına, ta kıyamet gününe kadar düşmanlık ve nefret atmışızdır. Ne zaman savaş için bir ateş yaksalar, Allah onu söndürür de onlar yeryüzünde yine bozgunculuğa koşarlar. Ama Allah, bozguncuları sevmez.” (Maide, 164)

16) Beni İsrail’deki (Müspet Ve Menfi) Örnek Şahsiyetler:
a) Fıravun: Azgınlık, zorbalık, zulüm ve tuğyanın simgesi
b) Karun: Mal mülk ve Dünya azgınlığının Simgesi: (Kasas, 76-79, Ankebut, 39, Gafir-Mumin, 24)
c) Samiri: Hile ve aldatmacalığın simgesi: (Taha, 85-87-95)
d) Belam: İlim, takva ve fazileti, makam dünya ve mal mülke satmanın, nankörlüğün ve kötü akıbetin simgesi: (A’raf, 176)
e) Mu’min-i Al-i Fıravn: İmanını saklayarak hak ve hakikate yardım edenlerin simgesi: (Gafir-Mumin, 28)
f) Hz. Asiye: İman ve iradenin her şeye galip gelebileceğinin simgesi: (Tahrim, 11)
g) Fıravun’un sihirbazları: Her şeye rağmen Hakka karşı direnmeyen, samimi insanların simgesi: (Taha, 74)
ğ) Yahudi ahbar ve alimleri: İlim ve dinlerini dünyaya satmış, bilerek hakkı batılla değişenlerin simgesi: (Tevbe, 31, Şuara, 197)
h) Harun ve Haman: Biri nur rehberinin veziri, diğeri nar rehberinin veziri

Musa Aydın

The following two tabs change content below.

Musa AYDIN

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.