AleviSesi

Alevilik, Hz. Ali (a.s)'ın yolundan gitmektir.

Köşe Yazıları

Gerçeği Bildikleri Halde Görmezden Gelen Körler

Değişik aralıklarla yapılan İslam’a ve Müslümanların kutsal kitabı Kur’an’a saldırı olaylarının bir yenisini daha gördük. Her zamanki gibi demokrasi barış ve inanç özgürlüklerinden dem vurulan sözde medeniyetler merkezi olan Amerika’da sözde bir din adamı çıkarak bir buçuk milyardan fazla insanın inandığı kutsal kitabı yakmaya çalıştı. Her ne kadar o şahıs bu işten vaz geçtiyse de onu kışkırtmaları neticesinde Amerikan’ın çeşitleri yerlerinde Kur’an’ın sayfaları yırtıldı veya yakıldı. İslam’dan habersiz bir grup gericinin yaptığı İslam dışı olaylar –tabi işin arkasında yine uluslar arası kukla oynatıcıları vardı-  tüm İslam dünyasına mal edilerek İslam’ın ve Müslümanların çehresi kötü ve menfur gösterilmeye çalışıldı. Bunu yapan kişi de sözde Hristiyan bir din adamı ve barış ve özgürlük dininin temsilcilerden birisiydi. Elbette bu tür insanların böylesi davranışları tarih boyunca hep vardı ve bu kimselerin hedefi ne din, ne inanç ve nede barış ve özgürlük, tek hedefleri insanları duygusallıklarından ve dini eğilimlerinde yararlanarak kendi menfaatlerine ulaşmaktır. Bunun içinde yeri geldiğinde takipçisi olduklarını iddia ettikleri ve inandıklarını söyledikleri din ve kitapları da kolayca çarpıtabiliyorlar.

Öyleki Kur’an Ehl-i Kitabın Peygamberimizi çok iyi tanıklarını hatta aynı çocuklarını tanıdıkları gibi tanıdıklarını belirtiyor:

“Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (Peygamberi) oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Böyle iken içlerinden birtakımı bile bile gerçeği gizlerler.” (Bakara:146 )

Başka bir ayette de açıkça Peygamberimizin adının Tevrat ve İncil’de yazdığı geçmektedir:

“Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları Resûle, o ümmî peygambere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Âraf:157)

Nitekim bundan dolayı başka bir ayette de Hz. İsa’nın Peygamberimizin geleceğini müjdelediği vurgulanmaktadır:

Hani, Meryem oğlu İsa, “Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah’ın size, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici (olarak gönderdiği) peygamberiyim” demişti. Fakat (İsa) onlara apaçık mucizeleri getirince, “Bu, apaçık bir sihirdir” dediler.” (Saf: 6) 

 Görüldüğü gibi Kur’an’ın ayetleri uyarınca Peygamberimizin Allah tarafından gönderileceği hem Tevrat’ta ve hem de İncil’de bulunmaktaydı ancak tarihi deliller ve Yahudi ve Hıristiyanların kitaplarının (Tevrat ve İncil) içeriği gösteriyor ki bunlar, Hz. Musa (a.s.) ve İsa (a.s.)’ya inen semavi kitaplar değildir ve bozulmaya ve değiştirilmeye çalışılmışlardır.  Hatta bu kitapların bir bölümü yok olmuştur ve günümüzde onların (Yahudi ve Hıristiyanlar) arasında bulunan “Kıtab-ı Mukaddes” adındaki şey, insani düşüncelerin ürününün ve Hz. Musa (a.s.)  ve İsa (a.s.)’ya inen öğretilerin karışımıdır.[1]

Böylelikle İslam Peygamberi (s.a.a)’nin geleceğine dair açık ve net cümleler Tevrat ve İncil’de görülmezse, buna şaşırmamak gerekir.

Bütün bunlara rağmen bu değiştirilmiş kitaplarda bu yüce Peygamber’in geleceğine dair bazı ifadeler bulunmaktadır ve bizim bazı bilginlerimiz bu konu hakkında yazdıkları kitap ve makalelerde onları toplamışlardır. Bütün bu haberleri nakletmek ve onların etrafında inceleme yapmak konuyu uzatacağından dolayı örnek olarak birkaç kısma değineceğiz.

1- Tevrat’ta, Yaratılış Kitabının 17’nci bölümünün 17’den 20’nci maddelerine kadar şöyle okumaktayız: “Sonra Tanrı’ya, ‘Keşke İsmail’i mirasçım kabul etseydin!’ dedi….İsmail’e gelince, seni işittim. Onu


[1] – Konu hakkında daha detaylı bilgi edinmek için “Mutluluk Önderi Veya Muhammed”in Dini” ve “Kur’an ve Son Peygamber” kitaplarına bakabilirsiniz. 

kutsayacak, verimli kılacak ve soyunu alabildiğine çoğaltacağım. On iki beyin babası olacak. Soyunu büyük bir ulus yapacağım.”

2- Yaratılış Kitabının 49. bölümünün 10. Maddesinde şöyle okumaktayız: “  Sahibi (Şilo)   gelene kadar Krallık asası Yahuda’nın elinden çıkmayacak, yönetim hep onun soyunda kalacak, uluslar onun sözünü dinleyecek.”

Dikkat edilmesi gereken bir konu da şudur: Kamus-u Mukaddes kitabının yazarı Musterhaks’ın açıklamasına göre, “Şilo”nun anlamlarından bir tanesi “Resul” ve “Resulullah” kelimesiyle uyuşmaktadır.

3- Yuhanna İncil’inin 14. bölümünün 15 ve 16. Maddelerinde şöyle okumaktayız: “Beni seviyorsanız, buyruklarımı yerine getirirsiniz. Ben de Baba’dan dileyeceğim. O, sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye size başka bir Yardımcı, Gerçeğin Ruhu’nu verecek.”

4- Aynı İncil’in 15. bölümünün 26. maddesinde şöyle okumaktayız: “Baba’dan size göndereceğim Yardımcı, yani Baba’dan çıkan Gerçeğin Ruhu geldiği zaman, bana tanıklık edecek.”

5- Yine Yuhanna İncil’inin 16. bölümünün 7. maddesinden itibaren şöyle okumaktayız: “ Size gerçeği söylüyorum, benim gidişim sizin yararınızadır. Gitmezsem, Yardımcı size gelmez. Ama gidersem, onu size gönderirim. O, gelince günah, doğruluk ve gelecek yargı konusunda dünyayı suçlu olduğuna ikna edecektir… Ne var ki o, yani Gerçeğin Ruhu gelince, sizi tüm gerçeğe yöneltecektir. Çünkü kendiliğinden konuşmayacak, yalnız duyduklarını söyleyecek ve gelecekte olacakları size bildirecektir.”[1]

Hatırlatılması gereken bir konu da şudur: Yukarıda Yuhanna İncili’nden naklettiğimiz ibaretlerde de görüldüğü gibi Türkçe İnciller’de gelecek kişi “Yardımcı” olarak geçmektedir.[2] Ancak Londra baskısı Arapça bir İncil’de (William Tes matbaası, yıl 1857) onun yerine “Fargalita” kelimesi kullanılmıştır.[3]

Canlı Bir Kanıt Daha:

Hıristiyanların önde gelen keşişlerinden olan ve tahsilini Hıristiyan papazların yanında gören ve onların yanında özel bir makama ulaşan “Eniysu’l İslam” kitabının yazarı “Fahru’l İslam”, kitabının önsözünde Müslüman oluşunun ilginç macerasını şöyle anlatmaktadır:

“…Birçok uğraş ve araştırmanın ardından ve değişik şehirlerde dolaştıktan sonra takva ve züht ehli yüce bir rahibin huzuruna vardım. Bu rahip, padişah ve diğer bütün Katoliklerin dini sorularda kendisine müracaat ettikleri birisiydi. Ben, belli bir süre onun yanında Hıristiyanlığın çeşitli kollarını öğrendim. Onun birçok öğrencisi vardı. Ancak hepsinin içinde bana özel bir ilgi gösteriyordu.  Evin anahtarları… hepsi benim elimdeydi. Yalnız küçük bir odanın anahtarını kendi yanında gizliyordu…”

“Bu esnada bir gün söz konusu rahibin bir işi çıktı ve bana; öğrencilere söyle, “ders verecek durumda değilim” dedi. Öğrencilerin yanına geldiğimde (bir konu hakkında) tartıştıklarını gördüm. Konu, Süryanicesi “Fargalita” ve Yunancası “Perikletos” olan kelimenin anlamı hakkındaydı. Tartışmaları uzadı ve her kes farklı bir görüşe sahipti…”

“Geri döndükten sonra Rahip sordu: Bu gün hangi konuyu işlediniz? Ben ona, öğrencilerin “Fargalita” hakkındaki farklı görüşlerini anladığım kadarıyla anlattım… Hangi görüşü kabul ettin, diye sordu. Ben, ‘Falanca müfessirin görüşünü seçtim,’ dedim.”

“Rahip, ‘Suçlu değilsin! Ancak gerçek ve doğru bu görüşlerin hepsinin dışındadır. Zira onun hakikatini ilimde derinleşmiş olanlardan başkası bilemez. Onların içinden de az bir kimse bu hakikati bilmektedir’ dedi. Ben, onun anlamını bana açıklaması için Rahibe ısrar ettim. Uzun bir süre ağladı ve şöyle dedi: ‘Hiçbir şeyi senden saklamıyorum… bu ismin anlamını öğrenmenin büyük etkileri var. Ancak anlaşılırsa beni de senide öldürürler! Eğer hiç kimseye söylemeyeceğine dair bana söz verirsen sana onun anlamını söylerim.’ Ben, onun adını (gerçek manasını) açıklamayacağıma dair inandığım bütün mukaddesata yemin ettim. Şöyle dedi: ‘Bu ad Müslümanların Peygamberi’nin isimlerindendir ve Ahmet ve Muhammed anlamına gelir.”

“Daha sonra küçük odanın anahtarını bana vererek, falanca sandığı aç ve şu kitabı getir, dedi. Kitapları ona getirdim. Bu iki kitap İslam’dan önce, Yunanca ve Süryanice olarak bir derinin üzerine yazılmıştı.”

“Her iki kitapta da ‘Fargalita’ kelimesi ‘Ahmet’ ve ‘Muhammed’ olarak çevrilmişti. Ardından Rahip şöyle ekledi: Hıristiyan bilginler arasında, Muhammed (s.a.a) peygamberliğe seçilmeden önce ‘Fargalita’ kelimesinin ‘Ahmet’ ve ‘Muhammed’ anlamına geldiği hususunda hiçbir ayrılık yoktu. Ancak o gelince makamlarını korumak ve maddi kazanç elde etmek için onun anlamını değiştirdiler ve başka bir anlam türettiler ki o anlam kesinlikle İncil’in sahibinin kastettiği anlam değildir.”

“Hıristiyanlık hakkında ne düşünüyorsun, diye sordum. İslam dininin gelmesiyle mensuh (geçerliliği kaldırılmıştır) olmuştur, dedi. Bu cümleyi üç defa tekrarladı! Daha sonra şöyle sordum: Günümüzde kurtuluş yolu ve sıratı müstakim… nedir? Cevap verdi: (Doğru yol) sadece Muhammed (s.a.a.)’e uymakla elde edilir.”

“Acaba onun takipçileri kurtuluşa erenlerden midir, diye sorduğumda şöyle cevap verdi: Evet, Vallahi! (bu cümleyi üç defa tekrarladı.)… Ardından rahip uzun bir süre ağladı ve bende ağladım! Daha sonra şöyle dedi: Eğer ahiret ve kurtuluşu istiyorsan hak dini kabul etmelisin… Bende her zaman senin için dua edeceğim. Bir şartla ki kıyamet günü benim gizlide Müslüman ve Hz. Muhammed (s.a.a.)’in takipçilerinden olduğuma dair şahitlik yapacaksın… Hiç şüphe yok ki bu gün İslam dini yeryüzünde Allah’ın dinidir…”[4]

Gördüğünüz gibi bu senet uyarınca, Ehl-i Kitap bilginleri İslam Peygamberi (s.a.a.)’nin gelmesinin ardından şahsi çıkar ve menfaatlerinden dolayı, onun adı ve belirtilerini farklı bir şekilde açıklayıp yorumlamışlardır.[5]

Görüldüğü gibi bu gün yeryüzündeki tek hak ilahi dinin İslam olduğunu söylemeyen veya söyleyemeyen sözde Yahudi ve Hristiyan din adamları eğer gerçekten inançlarında samimi olsalardı Kur’anla savşmak veya ona karşı çıkmak yerine hakikatlerin peşinden giderek bazı kimselerin çıkarları doğrultusunda farklı inançlara mensup kimsler arasında bozgunculuk çıkarmaya upralmazdılar. Ancak ne varki onların durumu Allah’ın şu ayetlerinde belirtilmiştir:

“Allah’ın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip onu az bir bedel ile değişenler (var ya); işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet günü Allah, onlarla ne konuşacak, ne de onları arıtacaktır. Onlar için elem dolu bir azap vardır.”                     (Âli İmran :187)

 “Vay o kimselere ki, elleriyle Kitab’ı yazarlar, sonra da onu az bir karşılığa değişmek için, “Bu, Allah’ın katındandır” derler. Vay ellerinin yazdıklarından ötürü onların hâline! Vay kazandıklarından dolayı onların hâline!” (Bakara:79)

“Allah’ın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip onu az bir bedel ile değişenler (var ya); işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet günü Allah, onlarla ne konuşacak, ne de onları arıtacaktır. Onlar için elem dolu bir azap vardır.” (Bakara: 174)

Tabi burada Müslümanlara da büyük görevler düşmektedir. Bazı gerici ve İslam’dan haberdar olmayan kimselerin İslam adına olumsuz şeyler yapmamaları ve İslam düşmanlarının eline koz vermemeleri için inançlarını iyice öğrenip mevcut yanlışları düzelterek kurtuluş ve hidayet dinini tüm dünyaya sunmaları gerekir. Bunun yoluda bütün her Müslüman’ın Kur’an’a ve onu dengi olan Peygamberin Ehl-i Beytine sarılmalarında geçmektedir. Artık cehalet ve taassupları kenara atarak Kur’an’ın hidayeti ve Ehl-i Beytin çizgisinden gitmenin zamanı gelmiştir. “İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır. İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti.” (En’am: 153) ve “Selâm, doğru yola uyanlara olsun.” (Taha:47)


[1] – Bu aktardığımız ibaretler günümüzdeki Tevrat ve İncilerde mevcuttur.

[2] – Şu konuyu hatırlatalım: Söz konusu kitap Farsça olduğu için onda “Farsça İnciller’de “Teselli Verici”  şeklinde gelmiştir ibareti vardır. Ancak biz Türkçeye çevirdiğimiz için Türkçe İncillerden örnek verdik.

[3] – Tefsir-i Numune, c. 6 s. 403.

[4] – Eniysu’l İslam kitabının önsözü “ikinci hidayetten” özetle.

[5] – Tefsir-i Numune, c. 1, s. 211.

The following two tabs change content below.

Özgür ARAPOĞLU

Latest posts by Özgür ARAPOĞLU (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.