AleviSesi

Alevilik, Hz. Ali (a.s)'ın yolundan gitmektir.

Köşe Yazıları

En Büyük Devrimci

Devrim kavramının  lügat anlamına dalmadan tarihe devrimci olarak geçmiş bazı kişilikler arasında  mukayeseler yaparak zirvedeki ismi bulmaya çalışalım. Devrimcilik ya da devrimci tavırlar konusunda insanımızın, gençlerimizin özendiği birçok isim bulunduğunu herkes biliyor. Ülkemizde devrimci denildiğinde insanların aklına  genellikle  Mustafa Kemal(1881-1938), Deniz GEZMİŞ (1947-1972), Che Guevera (1928-1967), Şeyh Bedreddin(1365-1420), Lenin (1870-1924) geliyor. Tabi bunların dışında da sayılabilecek isimler var ama kitle bunları daha çok öne çıkarıyor.

Tüm bu devrimcileri Kerbelâ önderi, hidayet İmamı Hz. Hüseyin’in (as) devrimci kimliğiyle mukayese etmek istiyorum. Amacım görülmesi istenmeyen bazı gerçeklerin göz önüne getirilmesidir. Yoksa İmam Hüseyin’in (as)   özelliği ya da değerliliğiyle  diğerlerini mukayese  etmek  kimsenin hakkı ve haddi değil diye de düşünülebilir.

Amaç, gençlerimiz ya da insanımız devrimci olarak tarihe geçmiş bazı isimler içinden eğer mutlaka birisine özenecekler, birisinin ismini daha öne çıkaracaklar ise bu ismi bulma konusunda  ufuk açmaktır. Yazının bu çerçevede değerlendirilmesini  özellikle vurgulamak istiyorum.

1-YAŞLARI BAKIMINDAN MUKAYESE EDELİM

Devrimcilik dinamizm gerektirir. Doğal olarak da  gençlik ile devrimcilik enerji bakımından daha çok uyuşur. Doğal olan da, kolay olan da budur.Yaş ilerledikçe devrimci özelliğin azalması beklenir. Bu durumda devrimci tavır gösteren kişinin yaşı ne kadar fazla ise  devrimci eylem düşüncesinin  de o kadar  yavaşlamış  olduğu düşünülebilir.

İmam Hz.Hüseyin Kerbelâ’da  şehit edildiğinde 57 yaşındaydı. İlerleyen bu yaşına rağmen devrimci özelliğini koruyordu.

Che Guevara  devrimci yaşamının sonuna geldiğinde 39 yaşında, Mustafa Kemal  1927 yılında iktidarı  tek başına ele geçirdiğinde 46  yaşında, Şeyh Bedreddin  isyan zamanında 55 yaşında idi. Deniz GEZMİŞ ise asıldığında 25 yaşında bir gençtir.  Lenin, 1917 “Sovyet Devrimi”ni yaptığında 47 yaşındadır.

Bir kısmı bir müddet sonra devrimci özelliğini kaybedip masa başına mahkum olmuşken, bir kısmının yaşasalardı, ilerleyen yaşlarda da, devrimci kalıp kalamayacaklarını bilmiyoruz. Bildiğimiz 57 yaşında kıyama devam eden bir önderin varlığıdır.

2-YAŞAMLARINI HANGİ ORANDA RİSKE ATTIKLARI YÖNÜNDEN MUKAYESE EDELİM

Şüphesiz bütün devrimciler yaşamlarını riske attıklarını bilirler ama kimisi için nesnel savaşı kazanma şansı varken, kimisi için hiç yoktur. Ancak buna rağmen devrimcidir.

M. Kemal  Samsun ve ilerleyen yıllarda kazanma olasılığı yüksek bir savaşın içindeki bir liderdir. Che, Küba’da başardığını Bolivya’da da başaracağını düşünmektedir. Şeyh Bedreddin ise isyan sonucunda Musa Çelebi’nin tahta geçeceğine inanmaktadır. Lenin, devrim şartlarının oluştuğunu görmüş, devrime olan inancını sürekli tekrarlamış, bu şartlarda öncü rol oynamıştır. Deniz ise genç yaşının verdiği heyecanla  halkın kendilerine inandığını ve destekleyeceğini düşünmektedir.

İmam Hüseyin’in (as) ise Kerbelâ’da Yezit’in (la) ordusuna karşı nesnel anlamda kazanması mümkün değildir. O, Kerbelâ’da sonunu kesin olarak görmekteydi ve buna rağmen asla geri adım atmadı. Bazı devrimciler kazanma olasılığı olan mücadeleleri tercih etmişlerdir. Devrimcinin en büyük şansı bu umuttur. İmam Hüseyin (as) bu umuttan yoksun bir devrimcidir. İmam Hüseyin (as) nesnel, mutlak ve kaçınılmaz bir sona rağmen dimdik ayaktadır.

3-FEDAKARLIK VE SABIR YÖNÜNDEN MUKAYESE EDELİM.

Çoğu devrimci  kendi yaşamlarını riske attıklarını bildikleri için yakın aile çevresinin yanlarında olmasını istemezler. M. Kemal Samsun’a çıktığında ailesinden kimse yanında değildir. Deniz’in ve Che’nin eylemleri sırasında da yanlarında aile fertleri yoktur. Lenin ve Şeyh Bedreddin’de de durum bu şekildedir. Kaybederlerse sadece kendi yaşamları risk altındadır. Bu devrimci için sabredilmesi ve göze alınması daha kolay bir fedakarlıktır.

İmam Hüseyin’in (as) tüm aile fertleri Kerbelâ’da yanındaydı ve İmam (as) bunların bir kısmının şehit edildiğini gözleriyle gördü . Altı  aylık yavrusu Ali Asgar İmam Hüseyin’in (as) kucağında oklanmıştı ; genç oğlu Ali Ekber’i meydana bizzat kendisi göndermişti ve sonunda olacakları biliyordu. Tüm bunlara rağmen en küçük bir tereddüt göstermedi. Katlandı olanlara, belki onun da boğazına kemik, gözüne diken batıyordu ama sabretti. Gelecek nesiller için bu fedakarlığı yapması gerektiğini biliyordu ve bu yüzden sabretti.

4- KARARLILIK VE TUTARLILIK YÖNÜNDEN

İmam Hüseyin (as) Kerbelâ’ya kadarki tüm günlerde ve Kerbelâ’da  on gün boyunca direndi, sayılara hiç bakmadı ve ” İslam’ın dirilmesi benim ölümümle gerçekleşecekse, ey kılıçlar durmayın, beni doğrayın.” diye İslamî çerçevede açık, net tavır koydu.

Lenin  1917’de devrimi gerçekleştirdikten hemen sonra 1918‘de Brest-Litovsk Antlaşması‘nı imzalayarak 1. Dünya Savaşı’ndan çekildi. Almanya ve Osmanlı’ya topraklarını iade etti. Kısa bir süre sonra da vefat etti. Bu nedenle Buharin, Troçki ve Stalinle aralarında nasıl bir mücadele olacaktı. Bu mücadelede Stalin gibi diktaya kayacak mıydı, bilmiyoruz.

M. Kemal, İstanbul günlerinde kurulacak hükümetlerde görev almaya çalıştı. Samsun ve izleyen günlerde hilafet ve saltanatı kurtarmak için mücadele ettiğini söyledi. Sonrasında saltanat ve hilafeti kaldırıp “Cumhuriyet”i ilan etti. Fransa, İtalya ile milli mücadeleden önce  İngiltere’yle de Lozan’da anlaşarak antiemperyalist mücadeleye son verip ülkeyi kendi içine kapatıp, tek adam olarak yönetti.

Che, devrimden sonra Küba’da altı yıl  kaldıktan sonra  tekrar devrimci mücadelenin içine döndü. Bedreddin Osmanlı hizmetinde çalıştı. Osmanlı’nın bir padişah adayı lehine diğeriyle çatıştı. Deniz  ise sosyalist hareket ile Kemalizm arasında gelgitler yaşadı. Kimi gençti, tutarlılık çizgileri tam anlaşılamadı; kimi sosyalist başlayıp diktaya yöneldi; kimi anti emperyalist başlayıp tek adamlığa yöneldi; kimi iki eşit güç arasında bocaladı.

İmam Hüseyin (as) ise  hayatının tüm aşamalarında  aynı çizgideydi. Peygamber’in sırtında tanıştığı ibadeti son nefesinde de terk etmiyordu. Son anında secdedeydi, namaz kılıyordu.

5- YALNIZLIK BAKIMINDAN MUKAYESE EDELİM.

İmam Hüseyin’e  Kûfe halkı destek verdi ancak onlar da üzerlerinde yaratılan terör yüzünden devrimden vazgeçtiler.

M. Kemal’e; Anadolu’daki Osmanlı paşaları, Osmanlı tebaası, Müslümanlar ve Sovyetler destek verdi. Hatta İtalya, Fransa dahi çeşitli destekler verdi.

Che’ye yine Castro ve Küba ordusu, Sovyetler ve değişik ülkelerin devrimcileri destek verdi. Bedreddin ise zaten Osmanlı’nın bir kısmıyla birlikte hareket ediyordu. Torlak Kemal ve Börklücenin’de harekette isimleri geçiyordu.

Lenin’in çevresinde de Çarlık Rusya’sını yıkacak güçte “Proletarya Ordusu” bulunuyordu. Denizler ise sol hareketin başlarındaydı ve eylemlerini zaten kişisel olarak düzenlemişlerdi.

İmam Hüseyin bu anlamlarda yapayalnızdı.

6-UZLAŞMACILIK

İmam Hüseyin (as) dönemin zalim gücüne biat etseydi, bu zalim gücün otoritesini kabul etseydi her şeye sahip olurdu. Kendisine her şey teklif edildi ama o, bütün teklifleri tereddütsüz reddetti.

Che’ye, Lenin’e, Deniz’e dönemin egemen güçlerinin bir şeyler teklif etmedikleri için uzlaşıp uzlaşmayacakları konusunda  yargıda bulunamıyoruz. Ama aynı çizgideki diğer isimlerin bugün büyük uzlaşmacılar olarak tarihte yer aldıklarını görüyoruz. Şeyh Bedreddin ise zaten saltanatla iç içe bulunuyordu ve iç savaşın tarafıydı. M. Kemal ise tek adamlığa giden yolda padişah, İttihatçılar, Osmanlı’nın diğer paşaları, diğer devletler ile uzlaşa uzlaşa ilerledi. Her uzlaşmada sadece üst pozisyonda kalmaya önem veriyordu.

İmam Hüseyin’e (as) dünya nimetleri teklif edildi ama o reddetti.

7- KİŞİSEL HUYLARI , AHLAK, TAKVA VE KIRMIZI ÇİZGİLERİ BAKIMINDAN

İmam Hüseyin, Kuran’ın helal, haram, mekruh ve müstehap tüm çizgilerine kayıtsız, şartsız itaat ediyor, bu ilkeleri kırmızı çizgisi olarak görüyordu. Hiç kimse O’nun hakkında huy bakımından negatif içerikli bir söz söyleyemedi. Sadece Allah rızasını kazanmak istiyordu.

Deniz’in ,M.Kemal’in  helal, haram vs türünden çizgileri yoktu. Deniz çok genç öldüğü için ahlaki bir değerlendirmede bulunamıyoruz. Dünyada yasalarla korunan tek kişi olan M. Kemal hakkında inandığı değer yargıları ve kişisel huyları  bakımından bir şey söyleyemiyoruz. Ama son dönemde çevrilen Mustafa filminde bolca içki ve sigara tükettiği ifade edildiği için bile insanların filmi yapanların eleştirilmesi bu noktada bize fikir veriyor.

Che ve Lenin’i her yönden eleştiren rivayetler  olduğunu biliyoruz. Antieleştiriler de var hatta  Che için “la kabana kasabı ” diyenlerde var. Birçok insanı yargısız infaz ettiği de dile getirilir. Lenin’in Çar’ın ailesini infaz ettirip ettirmediği  konusu ise halen gizemini koruyor. Şeyh Bedreddin’in kişisel çizgilerini  tarih aktarmadığı için bilmiyoruz. Varidatında aykırı ya da çelişkili pek çok bilgi görebiliyoruz.

8-İNSANLARA  ETKİSİ BAKIMINDAN

Tüm bu devrimciler için tarih boyunca makaleler, övgü ve şiirler yazılmış bulunuyor.Ancak biri hariç diğerlerinin etkileri giderek azalıyor. Hatta insanlara sorduğunuzda bu insanlar hakkında olumsuz düşüncelerin de seslendirildiği, eleştirilerin yapıldığı  görülüyor. İmam Hüseyin sorulduğunda ise tüm insanların en azından dille dahi olsa beğendiklerini, sevdiklerini söylediklerini görüyoruz.

Bugün Kapitalizm Che’yi tüketim aracı olarak kullanıyor. Deniz en son ölen devrimci olduğu halde en erken unutulmaya doğru gidiyor. Lenin’in heykelleri yıkıldı ve Leningrad şehrinin ismi   Petersburg’a çevrildi. Şeyh Bedreddin’i araştırmacılar bazen gündeme getiriyorlar.,

M.Kemalin ismi 1938’den bu yana yaşamasına karşın  kimin gerçekte Kemalist olduğu bile  halen tartışılıyor. Bugün Che, M. Kemal, Deniz, Lenin, Bedreddin için kimsenin gözyaşı döktüğünü görmüyoruz.

İmam Hüseyin için Peygamber  ağlamıştı. Gökteki meleklerin bile ağladığı rivayet edildi.

Bin yıl geçti İmam  Hüseyin için milyonlar ağlıyor.Gözyaşları akıyor.

Bin yıl sonrada İmam Hüseyin için ağlanacak ama diğerleri hatırlanacak mı ya da nasıl hatırlanacak meçhul görünüyor.

9-TARİHE ETKİSİ BAKIMINDAN

Devrimler etkileyicidir, toplumlara yayılır. Lenin’in Sovyet devrimi de yayıldı, ancak  yetmiş beş yıl sonra aynı hızla yok oldu, gitti. Che’nin toplumsal hareketleri de, Sovyetler’in dağılmasıyla birlikte son buldu. Bedreddin ve Deniz’inki zaten kitleye yayılmamıştı. M. Kemal’in hareketi de ulusal düzeyde kaldı. Zaten ulus-devlet modelinin bir parçasıydı. İmam Hüseyin’in Kerbelâ’daki devrimi İslam’a hayat verdi . O devrimden etkilenen pek çok hareket  oldu. Büveyhiler, İlhanlılar, Abbasiler, Fatımiler , İran İslam Cumhuriyeti hep Hüseyni hareketin etkisiyle oldu. Halen dünyanın pek çok yerinde, pek çok devrimci çaba Hüseyin aşkıyla devam ediyor. Daha dün Lübnan ve Gazze’de bu etkiyi hepimiz gördük.

10-DEVRİMİN ÇOCUKLARINI YEMESİ VE MERHAMETLİLİK BAKIMINDAN

İmam Hüseyin kendisini öldürmeye gelen  insanları ıslah etmek için  karşı tarafa mesajını son ana kadar iletmeye çalıştı, hatta  karşı ordu komutanı Hürr  mesajı kabul edip Hüseyin safına geçerek şehit oldu. Hiçbir dostunu, hiçbir zaman hiçbir şey uğruna feda etmedi, harcamadı, kırmadı. Hatta Kerbelâ’da üstlerinden biatini kaldırdığını, gece olunca gitme hakları olduğunu dahi söyledi.

Lenin’in ve Che’nin karşı saflara yönelik merhamet parıltıları olmadı. Muhalefete karşı duruşları iç savaş sürecinde de acımasızca devam etti. Deniz ve Bedreddin’le ilgili yargıya varamıyoruz.. M.Kemal’in ise bu noktada tereddüt ve çelişkiler yaşadığını biliyoruz. Yola çıktığı tüm arkadaşlarıyla sonradan yolları ayrıldı. Faili meçhul cinayetler oldu, İzmir suikastı bahanesiyle idamlar oldu, yurt dışına sürgüne gönderilenler oldu.

Velhasıl İmam Hüseyin devrimin çocuklarını yediği tespitini de yerle bir etti. Kendisini satanlara bile merhamet gösterecek kadar yüce bir pozisyondaydı.

11- SON ANLARI  BAKIMINDAN

Che, Bolivya’da ihbar sonucu yakalanıyor ve bir müddet sonra öldürülüyor. İnandığı çizgide öldüğü kabul ediliyor, tıpkı Deniz gibi. Che silahla , Deniz asılarak öldürülüyor. Son anları çizgileriyle uyuşuyor. Deniz’in anti-emperyalist karşıtlığını son anlarında da dile getirdiği biliniyor. Bedreddin de Osmanlı’nın iç iktidar mücadelesinde  yakalanıp asılıyor. Lenin ve M. Kemal’in ölüm şekilleri inanç  çizgileriyle aynı orantıda olmuyor. Lenin’in son anlarında çıldırdığı ya da bir kez daha felç geçirdiği söylenir. M. Kemal ise sirozdan yatağında ölüyor. Her ikisi de son aylarını  yatağa bağlı geçirmek zorunda kalıyorlar.

Lenin son dönemlerinde yönetimi ve Stalin’i sürekli eleştiriyor. M.Kemal ise İnönü’yle uğraşmak onu iktidardan uzaklaştırmak istiyor.

İmam Hüseyin ise inandığı dava uğruna Kerbelâ’da  dostlarıyla birlikte çarpışarak şehit oluyor. Secde halinde şehit olduğu yaygın rivayet olarak tarihe aktarılıyordu.

Belki unuttuğumuz başka devrimcilerde vardır ya da bize göre devrimci sayılmayan ama başkalarına göre devrimci sayılanlar da vardır. Bu konudaki görüşlere hiçbir itirazım olmaz. Kıstaslar bellidir. Hatta başka ek kıstaslar da getirilebilir.Ben sadece yapılacak her mukayesede TEK BİR İSMİN ÖNE ÇIKACAĞINI göstermeye çalışıyorum.

İmam Hüseyin, sonucu çok açık belli olan nesnel kavgaya girme konusunda bir an bile tereddüt etmedi.

Tek başına değil tüm ailesiyle bu savaşı göze aldı .Kendisine yapılan ve birçok devrimcinin çözüleceği, ricat edeceği  hiçbir teklifi kabul etmedi. Her türlü makam kendisine teklif edildiği halde bunları reddetti.

Kerbelâ’daki tüm acıları gözüyle gördü, tüm acılara katlandı ve asla karar değiştirmedi. Son ana kadar karşı tarafa merhametli davrandı, onları hakka çağırdı.

Yaşı 57 iken bunları göze aldı.

Hareketi hiçbir nesnel kazanıma yönelik değildi, sadece Allah rızası içindi. Sadece İslam’ın ayakta kalması için mücadele ediyordu.

Yardım  gelmesi ya da gelmemesini hiç sorun yapmadı. Hatta bazılarına gece vakti gitsinler diye izin verdi, üstlerindeki biati kaldırdı.

Hayatının hiçbir anında dostlarını harcamadığı gibi dostlarıyla polemik bile yaşamadı.

İlk andan itibaren önderdi ölene kadar da önder kaldı.Ölümünden bin yıl sonra bile halen önderdir.

Şahadetinden bu güne kadar ona hep gözyaşı döküldü, hem de kimse zorlamadan, kimseyi zorlamadan .

Amacı açıktı: Dönemin hakim gücünü yıkmak. O asla batılla uzlaşmadı.

Ölümü ve ölüş şekli de devrimcilere yakışır şekilde  görkemliydi.

Zaten babası da  Kâbe’de doğup, mihrabında şehit olmamış mıydı?

Sonuç olarak:

İstediğiniz kişiyi istediğiniz kıstasla İmam Hüseyin’le mukayese edin, sonuç açıktır.

O halde O’nun isminin olduğu bir dünyada, başka hiçbir ismin onun isminin önüne geçmesine razı olamayız, olmamalıyız.

GÜNEŞ DOĞMUŞSA YILDIZLARI GÖREMEZSİNİZ,

YILDIZLARI GÖRÜYORSANIZ  KARANLIKTA KALMIŞSINIZ DEMEKTİR.

Teoman Şahin

The following two tabs change content below.

6 thoughts on “En Büyük Devrimci

  • gulbeyaz

    Bu makaleyi okuduktan sonra söyleyebileceğim tek şey hiçbirşey için geç değil sizin gibi gerçek yazarlar olduktan sonra…..

    Yanıtla
    • AHMET

      BU SİTE NE SÜNNİ NE DE ŞİA EHLİDİR SADECE ŞİA TARAFTARLARINI DEVRİM – SOSYALİST- İÇİN DEZENFORMASYON YAPAN DİN İLE ALAKASI OLMAYAN DÜZEN SİTESİDİR.

      Yanıtla
  • gülbeyaz

    ve diyorum ki biz Alevi caferiyiz biz Alevi şiiyiz bizleri zamanında camilerden bizlere küfrederek uzaklaştıranlar bizleri yok sayanlar görecekler ki ALLAH NURUNU TAMAMLAYACAK…..KAFİRLER İSTEMESEDE….

    Yanıtla
    • osman tufan

      islam inancı bellidir şia caferi kolundan yada sunni hanefi yada başka olmak diye ayıım yokru islamın 5 şartını kabul eden herkez müslümanbdır ve camile de isteyen herkes namaz kılabilir. ancak bazı caferi kardeşlerimiz takiyye yaparak camide namaz kılıyorlar yani mesela ellerini bağlıyorlar. buna fetvada alıyorlar. bence bazı kazanımlar üstüne gidilerek yapılır ben sunniyim ama bir caferi ile aynı safda ben elim bağlı olarak oda eli salık olarak namaz kılmaktan gurur duyarım. ve bu şekildede ön yargılar yıkılır diye düşünüyorum selam i,le

      Yanıtla
      • gulbeyaz

        Siz nasıl yorumunuzda sunni olduğunuzu belirttiyseniz .Bizimde Alevi caferi olduğumuzu belirtmemizin ayrımcılık olduğunu düşünmüyorum ben hayatımda hiç ayrım yapmadım.Yapmamda .Bununla birlikte ibadette farklılıklar olduğu için genel anlamda ibadet yerlerinin ayrı olmasını uygun buluyorum.Yani Alevilerin kendi mezheplerine (caferi )uygun camilerinin olmasını istiyorum.

        Yanıtla
        • AHMET

          cami 1 kıble 1 kitab 1 hak 1 rab 1 niçin ısrarla 2 , bir ibadet yeri arıyorsunuz . yoksa amacınız ümmet te tefri,ka çıkarmak mı . dikkat edin . her mezhebe göre cami olsa kabede neye göre namaz olacaktı .

          Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.