AleviSesi

Alevilik, Hz. Ali (a.s)'ın yolundan gitmektir.

Güncel'e Alevi Bakışı

Deprem

Adl-i İlahi konusu sonsuz lütuf ve merhamet sahibi Allah’ın kainatı, alemleri yaratırken, düzenlerken, tanzim ederken, işleyişine düzen verirken, boşluğa, manasız ve anlamsızlığa yer vermediği, zulmetmediği her iş ve oluşun anlamlı felsefesi olduğu konusunu, alemler arasında ki bağ yada geçişlere göre açıklamaya çalışan bir alandır.

İnsanoğlu yaratılışı gereği eğer bazı duyu ve yeteneklerini gerektiği gibi geliştirmezse aceleci,  nankör ve dar görüşlere sahip olur. Bu da tüm hayatına yansıyan karar ve bakış yanlışlıklara neden olur. Bu tür bakış ve görüşe sahip olanlar aceleci davranarak ön bakışlarını son bakış olarak değerlendirir ve hemen hüküm verirler, düşünmezler, geniş bakmazlar ve yanlış yollara yönelirler. Örneklersek bir deprem olayında ilk bakışta yıkılmış evler hayatını kaybetmiş insanlar, yaralananlar, gözyaşları, maddi ve manevi kayıplar görülür. İlk bakışa göre bütün bunlar kötüdür ve kötü etkileri ve sonuçlarıda mutlaktır. Bu hüküm elbette ilk bakış olarak doğrudur ancak kısmen doğrudur. Geniş bakışa göre, adl-i ilahi bakışına göre ise eksik bakıştır, aceleci hükümdür.  Çünkü ilk bakışta çok kötü gibi gözüken bir olayın arkasında yada akabinde geniş bakışa göre, adl-i ilahiiii bakışına göre birçok faydalar, güzellikler ve hayırlar gizli olabilir

Yaşadığımız son deprem olayını yorumlayanlar ilk ve dar bakışla olayın ilahi bir ceza olduğunu söyleyerek neden ve kimlere ceza olabileceği hakkında fikir yürüttüler. Kimisi de nesnel bakışla olayın normal birdoğal afet olayı olduğunu ve nesnel tedbirlerle önünün alınabileceği  yolunda sonuçlar çıkardılar. Oysa olay; üzerinde özel ve genel anlamda yıllarca düşünmemizi gerektiren bir niteliğe sahiptir. Hemen söyleyelim ki son yaşadığımız deprem MUTLAK anlamda illahi birceza değil, NİSBİ anlamda bir cezaydı. Eğer  mutlak anlamda ilahi bir ceza olsaydı deprem bölgesinde sadece kötüler zarar görür, iyiler yani Allah’a  kitaplarına, peygamberlerine inanıp takva sahibi olmaya çalışan insanlar zarar görmezlerdi. Bizler mutlak anlamda ilahi cezaların nasıl olduğunu, Nuh ve Lut Peygamberlerin zamanından hatta Ad ve Semud kavimleri olaylarından hatırlıyoruz. Yaşadığımız olaya baktığımızda nisbi anlam daha belirgin olarak karşımıza çıkıyor. Çok küçük yaştaki çocuklarda hayatlarını kaybetmişler, zarar görmüşler, kıble ehli insanlar, takva sahibi olmaya çalışan insanlarda birçok şeylerini kaybetmişlerdir. Dahası bazı kötü, negatif tavırlı insanlara zarar gelmediğidi gözlenmiştir. O halde bu olay nisbi anlamda bir cezadır. Yani uyarı niteliği, ders verme niteliği hakimdir ve arka planda geniş bakışa göre olayda merhamet ve rahmetlerde  gizlidir.

Tahlile girmeden bazı ön noktaları hatırlamak gerekiyor. Bizler biliyor ve inanıyoruz ki, “ALLAH’IN İZNİ OLMADAN YAPRAK BİLE DÜŞMEZ”. Her iş  O’nun izniyle ve rızasıyla olur.  Sebep-Sonuç ilişkisinin ardında mutlaka Allah’ın iradesi son sözü söyler, kararı yada izni verir. Hz.Ali(as)’nin tanımlamasıyla “ALLAH EŞYA’NIN İÇERİSİNDEDİR, İÇİNE KARIŞMAKSIZIN…” O mutlak anlamda hakimdir. Bu anlamda deprem Allah’ın izni dışında olmuş bir hadise değildir. Allah bu depremin olmasına ve sonuçlarının doğmasına razı olmuştur. O’nun rızası dışında olduğunun düşünülmesi İslami tevhidi anlayışa, nitelemeye aykırı yorum olur. Bu olayın olmasına yada bu anlamda  sonuçlarının olmasına Allah izin vermeyebilirdi de ancak izin verdiğine göre bizler bu olay hakkında düşünmek zorundayız. Zira bizler biliyoruz ve inanıyoruz ki; “ALLAH İNSANLARA ZULMETMEZ, FAKAT İNSANLAR KENDİ NEFİSLERİNE ZULMEDERLER”, “ALLAH ZERRE KADAR DAHİ ZULMETMEZ”,  “KİM İYİ BİR İŞ YAPARSA KENDİSİNE  YAPMIŞTIR,  KİM DE KÖTÜ BİR İŞ YAPARSA KENDİSİNE YAPMIŞTIR, RABBİN KULLARINA ZULMEDECEK DEĞİLDİR.”

Yani Allah’ın izni olmadan hiçbir iş gerçekleşmez ve Allah her türlü zulümden yada kötülükten uzaktır.

O halde depremin arkasındaki felsefe neler  olabilir? Allah depreme izin vermiş ancak bu zulümde değilse nedir? Hangi boyutlarda bu olayı değerlendirmek gerekir?

Bizim tahlilimiz elbette kesinliği olan tezler değil sadece aklımıza gelen, kalbimize doğan ihtimallerdir. Yada sesli düşüncelerdir. Yanılıyor olabiliriz ancak yanılgılarımız bu olayı düşünüp ders almamıza engel olmamalıdır. Her türlü yanılgı ve günahlarımıza karşılık hayata sıkıca bağlanıp, hayatın her alanını yorumlayıp, dersler alıp kendimizi, bakışımızı olgunlaştırmaya çalıştırmak durumundayız. Öncelikle son deprem olayının nisbi anlamda cezai yönüne yada ibret ve uyarı içeren yönlerine bakıyoruz.

… Büyüklenmek, ululanmak, kibirlenmek insanoğlu için kötü olgular yada ruhsal hastalıklardır. Bu anlamda mallarıyla, evlatlarıyla, siyasal egemenliklerine dayalı güçleriyle, güzellikleri yada fiziksel güçleriyle övünenler, kibirlenenler, ululananlar çok kısa bir anda övündükleri, ululandıkları şeylerin gerçek olmadığını görmüşlerdir.

… Başka bir bakışla da ellerinde maddi güçleri olmasına rağmen yoksulları, yetimleri gözetmeyen, mazlumların yanında yer almayan maddi güçlerini biriktirip, çoğaltmaktan  başka bir düşünceleri olmayanlar, sadece kendi dar çıkarlarını düşünenler bu amaçlarının ne kadar boş olduğunu anlamışlardır. Yada kötüler, zallimler, her türlü insani anlayıştan yoksun olanlar için karşılık günü bu şekilde gelmiştir.

… Halkımız arasında denizci asker olmanın can güvenliği açısından çok  daha güvenilir olduğu yönünde bir inanç eskiden beri vardır. Hatta denizci olan askerlerin ailelerinin sevinip, başka bölgelere giden asker ailelerinin üzüldüğünede pekçok kez şahit olmuşuzdur. Son olay bu tür düşüncelerin asılsız olduğunu önemli olanın her ne olursa olsun hayırlısını dilemek olduğunu gözler önünesermiş olabilir mi?

… Yine Genel Kurmaya bağlı deniz kuvvetleri komutanlığının binalarınında çok sağlam olması gerektiği yönündeki inançta bu anlamda boşa çıkmış olmaz mı? Yine “deprem merkezinin bu binaların altında” şeklindeki komutanlık açıklamaları doğruysa buradan da ilahi bir mesaj çıkabilir mi? Yada  Gerçek güç ve kuvvetin aslında kimin elinde olduğunu hatırlatıcı bir yön olabilir mi?

… Yada “Halka ihanet yasası dediğimiz” Sosyal güvenlik yasasını çılgınlar gibi savunarak halktan yana değil egemenlerden yana olduğunu kanıtlayan bir bakanı seçen ve meclise gönderen seçim bölgesine, orada yaşayan insanlara bir mesaj olabilir mi? Yani ilahi güç, egemen güç bu tür “Halktan kopmuş,  yabancılaşmış insanları halk adına yetkilendirmeyin” mesajı vermiş olabilir mi? Zira bu konuda sağlıklı seçimler yapamadığımız için başımıza pek çok bela, musibet ve zararlar sürekli gelmektedir. Bu anlamda tüm anadolu insanına “SİZ KENDİ NEFİSLERİNİZİ DEĞİŞTİRMEDİKÇE BİZDE SİZİ DEĞİŞTİRMEYİZ”  yada “LAYIK OLDUĞUNUZ ŞEKİLDE YÖNETİLİRSİNİZ” türünden ilahi mesaj verilmiş olabilirmi?

Yine  “… İçimizdeki akılsızların işledikleri suç yüzünden bizide mi helak edeceksin ? …” (A’raf Suresi, 155. Ayet) şeklindeki ayetin tefsiri  yada açıklaması sözkonusu deprem olayıyla bağlantılı olabilir mi? Zira bazı negatif durumlara kayıtsız kalmakta zarar görmenin gerekcesi olabilir.

… Yine bu depremde devlet denilen organizma tüm unsurlarıyla sınıfta kaldığına göre, sistemin tüm unsurlarıyla birlikte sorgulanma sürecine yönelik mesajlarda olabilir mi? Zira egemen güçlerin köleliğini, kulluğunu yapan odaklar ve temsilcileri hariç sistemin tüm insurlarının ne kadar çürümüş ve kokuşmuş olduğunu en cahil insanlar bile gördü ve hatta birkısmı bizzat yaşadı. Acaba bu depremde “SİSTEMİNİZİ  VE YÖNETENLERİNİZİ SORGULAYIN” ve “İNSANA YAKIŞIR BİÇİMDE DEĞİŞTİRİN YOKSA BU PERİŞANLIKLAR VE REZİLLİKLER ASLA BİTMEYECEK”  mesajı verilmiş olabilir mi? Zira fay hatları üzerine kurulan çürük binalar ve bunlara izin veren çıkarcı idareler ve bu süreçte rant payı sahibi olan kişi yada kişiler ortada durup dururken ve bu insanlara ceza verebilecek adli mekanizmalar bu noktada tıkanmışken yada yetersiz kalmışken bütün bu olguları görmeyip altında apaçık çıkarcılık kokan anlayışla tüm bu olanların suçlusunu “kader” diyerek  “alın yazımız  böyle” diyerek “Allah böyle istedi” diyerek gizleyecek,  görmeyecekmiyiz?

Yoksa yine büyük bir pişkinlik, yüzsüzlük ve vurdumduymazlıkla “Devletimizi yıpratmayalım” edebiyatına sığınarak “kutsal devlet masalına” devammı  edeceğiz.

…  Depremdeki kayıpların artmasına sebep olan, negatif durumların doğmasına neden olanlar belkide deprem sonrasında halk yada mevcut yasalarca ceza göreceklerdir. Bu itibar kaybetme, güven yada makam kaybetme şeklinde olabileceği gibi cezaevine düşme, mahküm olma şeklinde de olabilir.

… Nisbi ceza yönünden uyarı sadece deprem bölgesine olmamıştır.  Zira anadolu’nun herbir yanı bu depremden zarar görmüştür. Kimisi yakınlarını kaybetmiş kimisi de depremin getirdiği olumsuz ekonomik gelişmelerden ve atmosferden etkilenmiştir.

Yine bakışımızı başka bir yöne kaydırarak bu olaydaki hayırları, rahmetleri yada güzelliklerin neler olabileceğini düşünelim. Çünkü Allah’ın izin verdiği herşeyde hayır mutlaka vardır. Bu tevhidi tanımlamanın da zorunlu bir sonucudur.

… Dikkat edilirse ülke çapında yardımlaşma, dayanışma çabaları artmış bölge üzerinde yoğunlaşmıştır. Yani ülke insanı hiç olmadığı oranda kenetlenmiştir. Birlik ve beraberlik duyguları gelişmiştir. Sadece ülkemiz için değil tüm dünya  ülkelerinin dikkati bu yöne yoğunlaştığı oranda dayanışma artmıştır. Bu noktada  ülkelerarası siyasi sorun yada meseleler arak planda kalmış barış ve yumuşama havası gelişmiştir. Yani ilk bakışta kötü gözüken olay insanlar ve  devletler arasındaki yardımlaşma ve dayanışma güdüsünü artırmıştır. Paylaşma, dayanışma, yardımlaşma hisleri zenginleşmiştir. Çok iyi biliyoruz ki birçok insanın deprem manzaraları karşısında kalbi yumuşamış, gözleri yaşarmıştır, ağlayanların çokluğuda dikkat çekicidir. Olay o derece dehşetlidir ki en katı kalpler dahi hüzünlenmiş yumuşamıştır. Zaten insan olma bilincinin temelinde de merhamet duygusu yatmaktadır.  Bu anlamda deprem merhamet, paylaşma, dayanışma ve yardımlaşma süreciyle birlikte insan olma sürecine olumlu katkıda bulunmuştur. İnsanlık insanlığını hatırllamış,  insan olma sürecimiz güzelleşmiştir.

… Yine deprem ve etkileri ülkemizdeki fesadi yapının bir süre gecikmesine sebep olmuştur.  Birçok zalim bu NEDENLE zalimlik yapmamış, girdiği şok etkisiyle kötü tavır ve davranışlaar bir sürede olsa dizginlenmiştir. Yani deprem kötülükleri ve fesatları bir sürede  olsa önlemiştir. Eğer ciddi bir gözlem yapılırsa hırsızlık, cinayet, sarhoşluk gibi bazı negatif unsurların toplumsal süreçte bu aşamada azaldığı görülecektir.

… Yine evleri yıkılanlar açısından  sosyal dayanışma ve yardımlaşma sürecinde daha güzel daha sağlam evler yapılacağıda mutlaktır. Bu anlamda deprem  bölgesi dışındaki insanlarda daha sağlıklı binalar yapmaya  özen gösterecek böylece de ileride muhtemel benzer olaylarda zarar gören insan sayısı azalacaktır. Deprem bu mesajı vermişse, verecekse bu anlamda faydalı olarak, güzel olarak değerlendirilebilir.

… Depremde hayatını kaybeden iyi insanlar için bu olay belkide Allah katında rahmet vesilesi olacak, günahları bu nedenle bağışlanacaktır,  Zira ölüm her zaman bir cezalandırma değil, bazen mükafattırda, kötü insanlar için bile belki bu olay Allah’ın gazabını hafifletici etki yapmış olacaktır. Belki depremde hayatını kaybeden bazı küçük çocuklar ileride başlarına gelebilecek negatif durumlardan kurtarılmış olabilir, yada onların sebebiyet vereceği negatif durumlardan topllum korunmuş olabilir. Bu acılara sabreden geride kalan insanlar içinse sabırları Allah katında karşılığını bulabilir. Bu dayanışma ve yardımlaşmalara Allah  çok iyi karşılıklar koymuş olabilir, böylece iyilik yapma konusunda zorlanan bizler için insanlar için kalıcı etki yapıp kalan ömürlerinde de devam ederek mahşerleride olumlu olarak etkilenebilir. Hatta kendisini dünyanın merkezi zanneden, kibirlenen, ulunanan, yetimi yoksulu gözetmeyen sürekli mal biriktiren zenginler bu olaydan ders alarak huylarını olumlu bir şekilde değerlendirebilir,  kazançlı çıkabilirler.

Belki makam sahibi olduğunu zannedenler gerçek makam sahibini tanıyacak ve ilahi gerçek azaptan kurtulacaklardır. Kalan insanlar hayat ve ölüm sınırının birkaç saniye olduğunu görerek birbirlerine insani anlamda dahada yakınlaşaçaktır. Hatta birçoğumuz kulluk görevini ihmal ettiğimizi görerek kendimize bu konuda çeki düzen vereceğiz.

… En önemli noktalardan biriside içinde yaşadığımız siyasal sistemin sürecinde çürüksistemin ve çürük insanların tasfiyesi fikri olumlu yönde gelişecek ve insanlar kendilerine layık daha insani düzenler, sistemler aramaya girişecekler ve belkide bulacacaklar ve bir dahaki doğal felaketler ya hiç olmayacak yada hayatımıza başka olumlu anlamlar ve boyutlar katabilecektir. Çünkü hepimiz çok iyi biliyoruzku bizi yöneten insanlar içimizden çıkan ancak ya yanlış seçimlerimiz yada halkına sonradan yabancılaşan, halktan kopmuş insanlardır. Bu anlamda bizler asıl suçlunun kendimiz olduğunun farkına varıp kendimizi düzelterek, çevremizinde düzelmesine bu sayede katkıda bulunacağız, belkide depremin en olumlu katkısı bu olacak.

Ancak eğer ibret yada mesajı alamıyorsak, mezar soyguncuları gibi, halen böbürlenmelerine devam eden, devletin ve milletin ne kadar büyük olduğunu söyleyip duran tipler gibi burnundan kıl aldırmayan asırlık siyasetciler gibi,  hırsızlık için deprem bölgelerine gidenler gibi yada hiç bir şey olmamış gibi negatif  tavırlarına devam eden insanlar gibi, fırsattan istifade halka yabancı  ve zarar verici yasaları meclisten çıkaranlar gibi eğer mesajı alamazsak kendilerini dünyanın merkezi sayan elindeki eğemenliğe, güce, silahlara güvenenler gibi bunların gerçek güç olmadığını anlayamayanlar gibi yani kısaca mesajı alamazsak halen birtakım kurum ve güçlere bu fırsatta yararmak için demeçler veren övgüler düzenler gibi KORKARIM Kİ bu tür olayların felaket tecellisi artarak devam edecek ve hepimiz zarar göreceğiz bundan çürkü hepimiz sorumluyuz bu düzenden.

… Ölen şahıslar için ve kalanlar için ayrı ayrı değerlendirilmesi gereken bu olayı iyi düşünmek gerekiyor. Zira inancımıza göre ölüm son olmayıp yeni bir alemde yeni bir yaşama başlangıçtır. Depremde  hayatını kaybedenler küçük yada büyük olsun ölümden sonraki ilk aşama yada alem olan Berzah aleminde belkide nimetler içinde yaşıyorlardır, kesin olan herkes yaptığının karşılığını önünde bulmuş yada bulacaktır. Allah merhametlilerin en merhametlisidir, sonsuz lütuf  sahibidir. Aslında tüm insanları bu olayda tek tek ele alıp kimin ne mesaj alması gerektiğide düşünülmelidir, bu anlamda herkes kendi öz eleştirisini yapmalıdır. Ancak bizim dış bakışla daha fazla sözler söylememizde zordur, tehlikelidir.

Son söz ilim şehrinin kapısı Hz. Ali(as)’nin olsun. Hz.Ali(as) kader konusunda “Nehcül Belaga’da” şunları söylüyor: “KAPKARANLIK BİR YOLDUR, GİTMEYİN O YOLDA, PEK DERİN BİR DENİZDİR, DALMAYIN O DENİZE, ALLAH’IN SIRRIDIR, UĞRAŞMAYIN ONUNLA……”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.